Galata Gazete


9 Ekim 2025 Perşembe

Zamanın Boşluğunda

Zamanın Boşluğunda

Dünyanın krizler, savaşlar ve belirsizliklerle sarsıldığı dönemlerde sanatçının sorumluluğu yalnızca üretmek değil; aynı zamanda tanıklık etmektir. Sanat, böyle zamanlarda bireyin yalnızlığını, toplumun çöküşünü, umudun arayışını görünür kılma görevini üstlenir. Bu bağlamda sanatçının sessiz kalma lüksü yoktur. Sanat, yalnızca bir ifade biçimi değil; toplumsal hafızanın da taşıyıcısıdır.

İşte tam da bu anlayışla sahneye taşınan Anahtar Deliğinden Gişeye Bakan Üç Kişi ve Sonat, absürd tiyatronun diliyle bugünün bireyini, sistemle ilişkisini ve hayatta kalma çabasını anlatıyor. İzleyiciyi, zamanın ve mekânın anlamını yitirdiği bir dünyaya çekerek hem düşündürüyor hem de rahatsız edici sorular sorduruyor. Birey merkezli bir anlatımla, toplumdan soyutlanmış bir sığınağın içinden hayata bakıyor.

Oyunun temel eksikliği ise tam da burada ortaya çıkıyor: Yaşadığı toplumdan uzakta konumlanan bireyin, içinde bulunduğu krizin ve sığınağın nedenleri seyirciye aktarılmıyor. Yazar, bireyin iç dünyasına yoğunlaşırken toplumsal, siyasal ve sınıfsal bağlamı dışarıda bırakıyor. Bu durum, oyunun çağımıza tanıklık etmesini engelliyor; onu zamansız bir ana sıkıştırıyor.

Oyun, nükleer tehdidin gölgesinde, izole bir mekânda hayatta kalmaya çalışan üç karakter üzerinden kurgulanmış. Kapı ve pencereleri naylon muşambalarla kapatılmış bu alan, sadece fiziksel bir korunma değil; bireylerin zihinsel kapanışını, içe dönüşünü ve iletişimsizlikle örülü dünyalarını da simgeliyor.

Üç ayrı öykü, bu steril mekânda yer buluyor. İlk bakışta birbirinden bağımsız görünen bu hikâyeler; bürokrasiyle yüzleşen bir yolcu, kapı deliğinden özlemle bakan bir karakter ve boşluğun içinde kahkaha ile hayal kırıklığını taşıyan, kimliksiz bireyler üzerinden ilerliyor. Temel ortaklıkları ise şu: baskı, yalnızlık, zamanın kırılması ve anlamın çözülmesi.

Zaman ve mekân algısının belirsizleştiği oyun, seyirciyi gerçek ile kurgu arasındaki sınırın silindiği bir düzleme davet ediyor. 1800’lü yıllara gönderme yapılırken, nükleer santraller ve savaş uçakları gibi çağdaş unsurlar da anlatıya dâhil ediliyor. Bu çelişkili detaylar, absürd tiyatronun karakteristik yapısına hizmet ediyor.

Dekor oldukça etkileyici: Naylonlarla çevrili sahne, dış dünyaya karşı alınan önlemlerin yarattığı paranoya ile bireysel yalnızlığı iç içe geçiriyor. Her nükleer ya da bomba patlamasında, savaş uçaklarının sesleri ve geride bıraktıkları yıkım, ışık ve ses efektleriyle birlikte sahnenin dönüşümünü sağlıyor. Bu değişim yalnızca fiziksel değil; karakterlerin iç dünyalarında da bir çöküşü betimliyor.

Oyunculuklar, absürd tiyatronun doğasına uygun biçimde abartılı ama ölçülü. Beden dili, jestler ve ses kullanımıyla her oyuncu, kendi karakterine ait özgün bir ifade dili kuruyor. Üç öykünün farklı yapısına rağmen oyuncuların sahnedeki uyumu, anlatının bütünlüğünü koruyor. Her üç oyuncu da kendi sahnelerinde öne çıkıyor. Ancak ben her oyuncuyu başarılı bulduğum için tek tek yazmak yerine, üçünün birlikte sahneyi doldurmasını ve birbirlerinin oyununu yukarıya çekmelerini özellikle vurgulamak isterim.

“Sonat” kavramı, oyunda yalnızca müzikal bir yapı değil; sesin, hareketin ve bedenin yarattığı bütüncül bir anlatım biçimi olarak kullanılıyor. Bu da oyunun estetik yönünü güçlendiriyor.

Günümüz dünyasında bireyin yaşadığı baskı, yönünü kaybetmişlik, kimliksizleşme ve duyarsızlaşma gibi temalar, bu yapımda absürd tiyatronun diliyle etkileyici bir metafora dönüşüyor. Ancak oyunun bireysel psikolojiye kapanması, onu daha geniş bir tarihsel ve siyasal bağlamdan koparıyor. Çağa tanıklık etmeye çalışan bir yapı olmaktan çok, zamanın boşluğunda gezinen bir anlatıya dönüşüyor.

Yine de, absürd ve deneysel tiyatrodan hoşlanan izleyiciler için düşündürücü, estetik açıdan güçlü ve cesur bir yapım olarak öne çıkıyor.

İsmail Cem Özkan

Oyun Adı: Anahtar Deliğinden Gişeye Bakan Üç Kişi ve Sonat
Yazan: Jean Tardieu
Uyarlayan ve Yöneten: Ömer İvedi
Oyuncular: Barış Akkoyun, Gökçe Burcu Zümrüt, Bahar Karaoğlu

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.