Galata Gazete


16 Ekim 2025 Perşembe

Şebbaz: Gölgelerin Ardında Saklı Hakikat

Şebbaz: Gölgelerin Ardında Saklı Hakikat

Ahmet Sami Özbudak’ın yazdığı, Emrah Eren’in yönetmenliğini üstlendiği “Şebbaz”, geleneksel gölge oyununu sahneye taşıyan ama onu sadece estetik bir nostaljiye hapsetmeyen, günümüzün vicdanına temas eden bir yapım. Gölge oyunu, burada yalnızca ışıkla figürleri perdeye düşüren bir teknik değil; tam anlamıyla bir hakikat sahnesi, bir yüzleşme alanı.

Perdeler günlük hayatımızdan, gölge oyunu oynatan kahvehaneler ise çoktan yaşamlarımızdan çıktı. Yeni kuşak, onları yalnızca AVM'lerde PR çalışması olarak görüyor artık. Geçmişin büyük birikimi sadece eğlence amacıyla hatırlanır oldu. Oysa oyun yalnızca güldürmek için değil; trajikomik olayların içinde ders veren nükteleriyle düşündürmek ve eleştirmek için de vardır. “Şebbaz”, mizahın en keskin dilinin, güncel olaylar karşısında nasıl etkili bir eleştiri aracına dönüşebileceğini hatırlatıyor.

Oyunun merkezinde, iki çocukluk arkadaşının —Turna ve Mehmet’in— ortak imzasını taşıyan “Ejderha ve Balık” adlı gösteri yer alıyor. Bu gösteri, memleketin nüfuzlu isimlerinden Muhterem Bey’in torununun sünnet düğününde sahnelenmek üzere davet ediliyor. Ne var ki sahne, sadece bir eğlence mekânı olmaktan çıkarak karanlık geçmişin, saklı yozlaşmaların ifşasına dönüşüyor. Gölgeden gelen kelimeler Muhterem Bey’in tüm çamaşırlarını ortaya serince, kutlama bir anda bir kaçışa evriliyor. Artık sorgulanan, sadece oyuncular değil; bizzat sanatın kendisi oluyor.

Oyun, her sahnesinde zamansız; ama mekânları olan bir anlatıya sahip. Bu mekânların zamanı ise tarihin içinde sürekli hareket hâlinde, dinamik. Sorgu odasından kaçarlar, çünkü orada aranan gerçek fail değil, suça uygun bir figürdür. Ülkemizde bu sorgu odalarına düşenlerin başına gelenler sıklıkla “sorgusuz”dur; çünkü hedef, çoğu zaman faili meçhule kurban seçilenlerdir. Tarihimizin içinde üzeri örtülmüş öyle çok olay vardır ki; her dönemin bir “The Muhterem Beyleri” olmuştur.

Bu “Muhterem Beyler”in hizmet ettiği yapılar değişse de, özde aynıdır: Ülkenin zenginliklerini başka odaklara peşkeş çeken, rüşvet çarkının sessiz ortakları… Herkes bilir bir anda zenginleşen bu “The Muhteremleri” ama kimse onlara dokunamaz. Çünkü onları koruyan bir sistem, bir düzen vardır. Ve bu sistemin gücünü karşısında güçsüz olanlara kullanmaktan çekinmediği nice örnek görülür. Onların suçlu olup olmadıkları önemsizdir; asıl amaç, onlara verilen cezayla başkalarına gözdağı vermektir.

Bu gözdağı için seçilmiştir iki gölge oyuncusu. Geçmişlerinde dram, iftira, ayrılıklar vardır. Bir babanın attığı iftira sonrası hayatları keskin biçimde ayrılır. Yıllar sonra bu sorguda yeniden bir araya gelirler. Geçmişin, bugünün ve vicdanın iç içe geçtiği bir sorgudur bu. Kaçak yaşadıkları süreç boyunca sığındıkları her yer, onları biraz daha yalnızlaştırır. Sokakta afişleriyle hedef gösterilenlerin sığınacağı fazla yer yoktur. Sonunda ya yakalanacak ya da birilerinin amacına uygun birer piyona dönüşeceklerdir. Örgütsüz olanların yalnızlığı, acı ama bir o kadar da trajikomik bir yolculuğa dönüşür.

Geleneksel ile Modern Arasında Kurulan Köprü

“Şebbaz”, Karagöz-Hacivat geleneğini çağdaş bir yorumla sahneye taşıyor. Ancak burada ne Karagöz ne de Hacivat var. Onların yerine, onların ruhunu taşıyan figürler var. Bu figürler yalnızca deriden kesilmiş tasvirler değil; geçmişle bugün, masumiyetle suç, sanatla iktidar arasındaki gelgitin sembolleridir.

Oyunun önemli başarısı, bu sembolik dili sahnede hem estetik hem de politik bir düzlemde kurabilmesinde yatıyor. Mizah mevcut, evet; ancak güldürmek için değil, acının içindeki trajediyi daha da keskinleştirmek için. Kahkahadan çok, iç çekişler duyuluyor.

Oyunculuk ve Sahneleme

Fatih Koyunoğlu ve Erdem Akakçe, yalnızca oyuncu değil; anlatıcı, seslendirmen, bazen bir figür, bazen de gölgenin ta kendisi olarak sahnede devleşiyorlar. Performansları, metnin taşıyıcı damarını oluşturuyor. Oyunun eleştirel diliyle, kara mizah tonuyla seyirciyi güçlü biçimde buluşturuyorlar.

Işık ve perde kullanımı, geleneksel gölge oyununu çağdaş sahne estetiğiyle buluşturmanın ne denli etkileyici sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor. Barış Dinçel’in dekor ve kostüm tasarımı ile Yakup Çartık’ın ışık tasarımı bu anlamda övgüyü fazlasıyla hak ediyor.

Gerçeğin Peşinde, Gölgenin İzinde

“Şebbaz” yalnızca bir oyun değil; iktidar, sanat, adalet ve toplum vicdanı üzerine bir yüzleşme çağrısıdır. Kim suçlu? Oyuncu mu? Gösteriyi “bozan” mı? Yoksa yıllardır bu kirli düzene seyirci kalanlar mı?

Oyun, geçmişiyle hesaplaşamayan bir toplumun nasıl gölgelerle oyalanabildiğini ve bu gölgelerin arasından aniden çıkan hakikatin nasıl rahatsız edici olabileceğini hatırlatıyor. Bir yerde, “gölge oyuncusu figürlere acır” deniyor. İşte bu acıma, tiyatronun merhametle birleştiği, vicdanla konuştuğu an oluyor.

Sonuç: Bir Eğlenceden Fazlası

“Şebbaz”, geleneksel gölge tiyatrosunun araçlarını kullanarak bugünün karanlıklarını aydınlatıyor. Mizahın, sanatın ve sahnenin; iktidarı sorgulamanın en etkili yollarından biri olduğunu gösteriyor. Perdeye düşen gölgelerden ibaret değil bu oyun. O gölgeler, bir toplumun üstü örtülmüş geçmişi, bastırılmış sesi ve görmezden gelinen hakikatidir.

“Gölge yalan söylemez,” diyordu oyunun bir yerinde. Belki de en doğru cümle buydu. Çünkü bu oyunda ışık, yalnızca figürleri değil; yüzleşemediğimiz karanlıkları da sahneye getiriyor.

İsmail Cem Özkan

 

Şebbaz

Yazan: Ahmet Sami Özbudak

Yönetmen: Emrah Eren

Oyuncular: Erdem Akakçe & Fatih Koyunoğlu Hayali: Aytek Önal

Yönetmen Yardımcısı: Ahmet Balta

Dekor ve Kostüm Tasarımı: Barış Dinçel

Müzik: Deniz Bayrak

Işık Tasarım: Yakup Çartık

Dramaturg: Sinem Öztürk

Tasvir ve Kukla Tasarımları: Cengiz Samsun

Reji Asistanı: Barış Kırantepe

Dekor Realizasyon: Sırrı Topraktepe

Sahne Amiri: Çağatay Tok

Ses Kumanda: Sait Yamaner

Işık Kumanda: Mehmet Doğan

Sosyal Medya: Devrim Lüküslü

Sosyal Medya Editörü: Ali Yozgat

Teaser: DoDigital Medya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.