Karanlık Bir Aynaya Bakmak: Epstein Dosyası ve Düzenin Görünmeyen Yüzü
Bugünlerde Epstein dosyası yeniden gündemde. Trump’tan
Putin’e uzanan bağlantılardan, çeşitli karanlık yapılardan ve bu ilişkiler
ağına dahil olduğu iddia edilen güçlü isimlerden söz ediliyor. Skandalın
büyüklüğü, yalnızca adları geçen kişilerden değil, bu kişilerin temsil ettiği
güç merkezlerinden kaynaklanıyor.
“Epstein” soyadının kökenine baktığımda ilginç bir detayla
karşılaştım. Almanya’nın Hessen eyaletinde yaşayan Yahudilere zamanında “Epp”
denirmiş; yani “Hessen kökenli Yahudi.” Yahudi Soykırımı Müzesi’nde Hessen’de
yaşanan soykırım dönemine, gettolara ve Nazi öncesi tarihsel sürece dair
anlatıları okuduğumda, bölgenin tarihinin ne kadar katmanlı olduğunu görmüştüm.
Fırsatını bulan birçok Yahudi’nin yeni dünyaya göç etmesi de bu tarihsel arka
planın bir parçası. Hessen, Almanya’nın en zengin bölgelerinden biridir;
finansın kalbi olarak bilinen Frankfurt da hem ekonomik hem teknolojik açıdan
Avrupa’nın en önemli merkezlerinden biridir.
Amerika’ya göç eden Almanya kökenlilerin yıllar içinde bir
buluşma ve dayanışma kültürü geliştirmesi şaşırtıcı değildir; sonuçta gurbet,
insanları birbirine yaklaştırır. Zamanla ekonomik güç arttıkça kaygılar azalır,
zevkler ve tüketim ön plana çıkar. Bu tüketim çılgınlığı kimileri için bir
kariyer, kimileri için bir kazanç kapısıdır. Ancak büyük para akışlarının
devletten tamamen bağımsız olması beklenemez; devletler, eğer varlıklarını
korumak istiyorlarsa, kara para ve organize suç ilişkilerini izlemek
zorundadır.
Epstein dosyası da tam bu noktada karşımıza çıkar. İddialara
göre, soruşturmanın işaret ettiği karanlık ağın içinde devlet kurumlarının ve
istihbarat yapılanmalarının kesiştiği alanlar bulunuyor. Amerika’da etkili
olmak isteyenlerin önce lobicilerle temas kurması gerektiği söylenir; işte tam
bu temas noktaları, güç ilişkilerinin en çok tartışıldığı yerlerdir.
Bu nedenle dosya, dini, dili veya rengi ne olursa olsun
kapitalizmin sert yüzünü görmek isteyenler için çarpıcı bir örnek sunuyor.
Gücün, paranın ve nüfuzun birleştiği kapalı ortamlarda insanlık dışı suçların
nasıl zemin bulabildiğini gösteriyor. Nitekim güç, para ve kapalı ağlar bir
araya geldiğinde adalet mekanizmalarının zayıfladığı tarih boyunca defalarca
görülmüştür.
Epstein, yalnızca ABD’ye özgü bir mesele değildir; dünyanın
dört bir yanında görülen bir yapısal sorunun adıdır. Elit ağları, lobicilik
düzenleri, finans-siyaset ilişkileri ve cezasızlık kültürü… Kapitalizmin
denetimsizliğe sürüklendiğinde parayı yücelttiği ve bunun ahlaki çürümeyi
kaçınılmaz kıldığı bu dosyada çıplak bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu tablo, aslında tekil bir skandaldan çok daha
fazlasını işaret eder: Dünyanın üzerinde döndüğü düzenin, vitrinde sunulanla
gerçekte işleyen arasındaki uçurumu. Epstein dosyası çoğu zaman bir “istisna”
gibi anlatılsa da, güç yapılarını yakından inceleyenler için son derece tanıdık
bir manzaradır. Bu olay, devletlerin, finans çevrelerinin ve elit ilişkilerinin
bir noktada nasıl iç içe geçtiğini, hukukun ise çoğu zaman kapı eşiğinde
bırakıldığını gözler önüne seriyor.
Bu nedenle mesele, yalnızca kimlerin adının geçtiği
değildir. Asıl mesele, gücün denetlenmediğinde nasıl bir karanlık
üretebildiğidir. Tarih boyunca farklı rejimlerde, farklı coğrafyalarda
değişmeyen tek şey şudur: Gücü paylaşanların kurduğu kapalı dünyalar, en
sonunda toplumun en savunmasız kesimlerini hedef alır ve en derin yaraları da
onlara açar.
Epstein dosyasının önemi de buradadır. Bir dönemin değil,
bir zihniyetin; bir kişinin değil, bir düzenin aynasıdır. Kapitalizmin, devlet
mekanizmalarının ve elit ilişkilerinin karanlıkta buluştuğu bu zemin, yalnızca
Amerika’nın değil, tüm modern dünyanın yüzleşmesi gereken bir gerçektir.
Sonuçta ışığın değeri, karanlığı ne kadar aydınlattığıyla
ölçülür. Epstein dosyası da karanlığın nerede biriktiğini gösteren ender
anlardan biridir. Onu anlamak, sadece bir skandalı değil, bütün bir sistemi
okumak için bir fırsattır.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.