Suni denge yeniden kurulurken…
Toplum ile devlet arasında bir denge her zaman söz
konusundur. Devlet varlık sebebi iktidarda olanın çıkarını savunurken, halk
kitlesi üzerinde bir öyle denge kurar ki, halkın devleti ve iktidarı ele geçirilmesini
önler. Buna göre halk ve devlet arasında gönüllü itaat değil mecburi uzlaşı
vardır ve "güç" bu dengeyi sağlayan temel unsurdur.
Devlet bir yandan militarist baskı aygıtlarını ön planda
tutarken, diğer yandan ideolojik baskı aygıtlarıyla da saldırılarını kitleler
nezdinde meşrulaştırmaya başarmıştır, böylece halkın devlete karşı yönelmesinin
önüne geçilmiş ve bir suni denge oluşturulmuştur. Suni dengenin bir
diğer ayağını da “nisbi refah” oluşturmaktadır. Bu göreceli olan
refah bireylerin var olan haksızlıklar karşısında devlet mekanizmasına karşı
itiraz etme hakkı elinden alınmıştır, çünkü bireyin kaybedeceği ve riske
girmesini engelleyen göreceli kazanımları vardır. Bu kazanımlar ve çıkarsal
ilişkileri var olan denge içinde bireyin hareket alanını belirlemekte ve
kontrol altında tutmaya yaramaktadır. “Büyük biraderin” bir silahı
konumundadır.
Denge öyle ince bir çizgi içindedir ki, her an ortam hazır
olduğunda devletin aleyhine işleyebilecek konumdadır. Onun için bireyin eğitimi
ve algılayışını düzenleyen eğitim kurumları ve medya bu algının oluşmaması için
birey üzerine her türlü bilgi kirliliği yaratılması devlet için hayatidir.
Eğitim sistem için bireyi oluşturur ve sistem karşısında yer
alamaz. Devlet için birey eğitimin temelidir. Eğitim de insanlara korku
öğretilir, o yüzden tarih hep kazananları anlatırken, diğer yandan bireyin
bilinçaltına korkuyu işler. Kazananlar hep iktidarda olanlardır!
Potansiyel sistem karşıtlarını sistem değişik projeler ile
sistem içine bireyi dahil eder ve ondan kendisini, çevresini ve ilişiklerini
proje adı altında kendisine bilgi vermesini “gönüllü” yaptırır. Proje amacı ve
zamanı belli olan bir ilişki biçimidir ve bu işten en karlı çıkan elbette
projeyi finans eden ve amacına uygun para verendir. Projeyi proje yapan
belirlemez, var olan amaç için bireyler o projeye başvuru yapar ve nisbi olarak
refah içinde yaşamasını bir süreliğine bireye kazandırır. Projeler var olan
suni dengenin devamı için son otuz yıla bulunmuş en önemli silah olarak
yaşantımızın içine girmiştir. Projeler ile bireyler var olan sosyal ilişkileri
kendi çıkarları yönünde kullanmış, maddi kazanım sağlama yoluna giderek bireyler
arasında “güven” ilişkisini ortadan kaldırmıştır. Bu da devrimci ve ilerici
olması gereken ilişkilerin daha da bozulmasına ve hatta yok olmasına sebep
vermiştir. Son yaşanan referandum ile bu ilişkilerin bozulması çıplak olarak
ortaya çıkmıştır, iktidara ve sisteme muhalif olması gerekenler küçük çıkarları
için iktidar yanında yer almış ve iktidarın bir anlamda daha da güçlenmesi için
olanak sunmuşlardır. Suni dengeyi iktidar lehine güçlendirmişlerdir.
Bugün yaşadığımız her türlü kirliliğin temelinde dengenin
devamı için önemlidir.
Her türlü bilgi kirliliğine, kirli ilişkilere rağmen var
olan suni denge bir anda var olan çizginin silinmesine yol açıp, kendiliğinden
bir halk ayaklanmasına dönüşebilmektedir. Bunun en güzel örneğini Gezi Direnişi
sırasında gördük. Her türlü bilgi kirliliğine, korkutmaya rağmen halk günlerce
süren ve tüm aile bireylerinin katıldığı ve direnişe sahip çıkan bir hareket
ile karşı karşıya kaldık. Gezi Direnişi geçmişin “devrimci” ama kirlenmiş
ilişkilerine rağmen kendiliğinden ve yeni kuşağın isyanı olarak tarih sayfamıza
yazılmıştır.
Gezi direnişi var olan “suni” dengeyi bozmuş olmasına
rağmen, devamlılığını sağlayamadığı için bu denge var olan devletin lehine
şimdilik sonlanmış gözükmektedir. Gezi Direnişi göstermiştir ki, var olan
iktidar ve muhalefet partileri bir karşılıklı işbirliği içinde ve bu
işbirliğini Taksim meydanında yaşanan direniş ile teşhir etmiştir. Direnişin hiçbir
aşamasına düzen ile ilgili olan siyasi partilerin boy gösterememiş olması, bu
dengenin tarafların kimler olduğunu ilanı olarak okunabilir.
Yaşadığımız zaman diliminde iktidar, iktidarda olduğu için
iktidarda değildir, muhalefet partilerin çıkarlarına uygun olduğu için
iktidardadır. İktidar partisinin başarısından daha çok, muhalefet partilerinin
iktidarı desteklemesi iktidar partisinin iktidarda kalma sürecini uzatmış ve
toplum içinde var olan çelişkinin derinleşmesine daha da büyük katkı
sunmuşlardır. Bugün iktidar; muhalefet partileri ile bir denge içinde devlet yapısını
işleyişini yönlendirirken, halk ile aralarında “zora” dayalı olan dengenin her
an bozulabileceği riskini Gezi Direnişi sürecinde görüldüğü gibi olduğunu okuyabiliriz.
Bu denge suni bir dengedir ve bunu bozacak olan devrimci
bakış açısı içinde kendiliğinden halk hareketleri olmaması gereklidir, eğer
devrim için örgütlenmiş bir sınıf temelli parti veya partilerin varlığından
bahsediyorsak, fakat ortada iktidarı zorlayacak ve halk iktidarını
oluşturabilecek ortada ne siyasi partiden, ne de başka bir organizasyondan
bahsedebiliriz. Zaman zaman bozulan dengenin iktidar lehine yeniden oluşturulmasının
temelinde de işte karşı bir örgütlü gücün olmaması yatmaktadır.
Yaşadığımız son yerel seçim ile muhalefet ve iktidar partisi
arasında göreceli bir cephe kurulmuş ve cephe ile suni denge korunmasına özen
gösterilmiştir. Bu tartışmalar bir anlamda iktidar partisini desteklerken,
muhalefete göreceli başarı sunulmuştur. Bu da toplum içinde var olan hoşnutsuzluk
ve isyan duygusunun başka bahara bırakılması anlamına gelmektedir.
Ortada suni bir denge var, o suni dengeyi devrimciler bozar
dedim, ama devrimciler bozuldu!
Yeni suni dengeler yaratılırken, bu dengelerin içinde
muhalefet ve iktidar devlet çıkarı ve bekası için yeni arayışlarını bireyler
üzerinden yapacaklardır. Sistem tartışılmadı ve var olan çelişkileri ile;
katilini koruyan, cinayetlerin üstünü örten, hırsızlık, yalancılık itibar
kazandığı bir yeni denge içinde yaşamaya devam edeceğiz gibi…
Böyle gelmiş, yalan ve açıktan hırsızlık ve eş dost kayırmacılığı…
ile birlikte böyle gider manasında bir seçim yaşadık...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.