Galata Gazete


17 Mayıs 2014 Cumartesi

Acı yangın yerine düştü!

Acı yangın yerine düştü!
Acılar ile yoğruldu maden ocağındaki ateş, sonra ocakta ne var ne yok yaktı, kül etti, yeniden kömüre dönüşeceği günlere doğru başlangıç yaptı… Ocak içinde son nefesini bırakanlar; belki yeryüzünde bir taşlarının olmasını, belki de ocağın kapısına kocaman bir taş konup, üzerlerine aşağıda yananların isimleri yazılmış olmasını arzularlardı. Unutulmak için yaşamadılar, hiç iz bırakmadan bu dünyadan geçmek istemezlerdi belki… Belki de çocuklarını o yüzden dünyaya getirdiler, benden sonra ismim yaşasın diye… Şimdi çocuklar babalarından uzak, babalarını bir daha göremeyecekler. İsimleri olmayan, rakama indirgenmiş işçiler.
Resmi söylemde 302 kişi ölü var demek, 302 hayatın sonlandığı anlamına gelir, 302 ocağa ateş düşmesi, 302 ocağın fakir yuvasında bir daha kahkaha sesin duyulmaması anlamına gelir. Onlar zenginler için kömür çıkardı, kendileri kazanılan paranın bir ucundan yararlandılar. Şimdi arkalarında borç bırakarak bu hayata beklenmeyen bir anda, bir ateşin içinde veda ettiler.
Yeryüzünde kalanların bir bölümü kader, bu mesleğin içinde var dedi. Sadece sözde destek verdiler, isimlerini bilmeden, isimsiz birer maden işçisinin arkasından. Geride bıraktıkları eşleri, çocukları ve borçları ne olacak diye kimse sormadı. Ani bir refleks ile yardım kuruluşları oraya koştu, birkaç öğün yemek verdi ve kurtarma işlemi burada bitti denilince büyük olasılıkla kurtarma için gelenler ile birlikte çekip gidecekler. Onlar yalnız başlarına ve babasız, oğulsuz kalacaklar. Bir de canlı yayın muhabirin değimi ile “şanslı olanların” mezar taşları olacak.
Maden kapıları kapandı içeride yangın devam ediyormuş, kendi kendine sönecek bir gün, belki bir gün o aşağıda yangın yerine inilecek, küller arasında bir kadim dost arayacak arkadaşlarını yangın sırasında kapıda bekleyen maden işçileri.
Kömür çıkaranlar kömürün tozuna karışacak, kömür tozu küle dönerken bazı maden işçileri küle dönmüş olarak sonsuzluk uykusunda olacak. Tıpkı binlerce yıldır maden ocağına olanlar gibi. Maden ocağında zaman durur, çürüme devam eder...
Maden ocağında kömür çıkarmaya gidenler, orada ömürlerini bırakıp kaldılar.
Maden ocağında para kazanan işçiler verilen paranın karşılığının çok üstünde alın teri ile karşılamışlardır. Az para kazanıp, çok üretmişler ve iktidar partisinin sözcüsünün değimi ile zenginler fakirler için çalışmamış, aksına fakirler zenginler için üretmiştir. Her üretilen kömür İstanbul’da bir gökdelen için sermaye olmuş, onların alın teri ile üretilen artı değer, kömür işletmelerinin merkezini bulutların üzerine taşımış.
Siyasi irade yangın yerinde işçilerin gerçek hikayelerini, gerçek sayılarını, gerçekte olan biteni sağlıklı bir şekilde halka anlatamamış, acı ile bekleyenler belirsizlik içinde daha çok acı çekmelerine sebep olmuştur. Bugün dahi kafalarda ölen işçi sayısında karışıklık oluşuyorsa, iletişimde ve bilgi akışında sağlıksız bir şeylerin olduğunu kanıtlamaktadır.
Sonuçta Soma’dan geriye ne kaldı derseniz? Ortada kocaman bir cinayet olduğu su götürmez şekilde duruyor, çünkü az bir masraf ile hayatları kurtaracak olan güvenlik alanlarının ve malzemelerinin olmaması yaşananları bir kaza olmaktan çıkarmaktadır. Maden ocağının dışına çıkarılmış cinayete kurban gidenlerin naaşları toprak ile buluşurken, kayıtlara girmiş ama vücutlarına ulaşılamayan kayıpların durumu henüz belli değildir. Kapılar kapandı ve aramlar sonlandığına göre; bu durumda kayıplar toprak altında unutulmaya bırakılmış anlamına gelmektedir.  
Sonuçta, öldürülenler ve kaybedilenler diye iki kategori ortaya çıkıyor. Aslında öldürülenler ve kaybedilenler aynı kaderi paylaştı, aynı sonu yaşadı. Öldürülenlerin mezarı belli oldu / olacak, kaybedilenler ve yakınlarının durumu; ne olacak? Maden ocağında unutulmaya bırakılanların yakınları “nerede benim yakınım” diye ortaya çıkmayacak mı? Çıktıklarında, aşağıda kaç madencinin bırakıldığı gerçek rakam olarak kamuya yansımayacak mı?
Bugün hala kafalarda gerçek rakamlar konusunda sorular var ise, o soruların yanıtı gelecek günlerde yakınların aramaları ile elbette ortaya çıkacaktır.
Gerçek, bir gün topraktan fışkıracak, kimse bunu engelleyemez...

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.