Hayali olanlar ölmemeli…
Hayali olanlar insandır, hayali çalanlar ise kapitalistlerdir. İnsanların
hayallerini çalıp, yerine kendi hayallerini ikame ettirirler. Bu sayede
çarkları döner, çarkları için önemlidir çocukların hayalini çalmak! İnsanlığın
hayalini çalmak!
Kapitalistler hayalleri paraya döndürdükleri sürece izin verirler ve
kendileri için hayal kurmalarını ister eğittikleri insanlardan. Her eğitilen
onlar için hayal kurar, en azından tüketmek için! Hayaller insanlar içindir,
para için değil, fakat eğitimden geçmiş olan bizlerin hayalleri yaşam
zorlamadıkça parası olan için çalışıyor, onlar için daha verimli olmaya
çalışıyoruz, verimli oldukça sevilen, ayın, yılın, günün insanı olabiliyoruz,
olduğumuz zamanda gurur duyar olduk. Hayallerimiz bizim maaşımız, çocuğumuza
götürdüğümüz ekmeğimiz, alamadığımız ve ekranlarda gördüğümüz tüketim malzemesi
olabiliyor. Çünkü bu sistemde eğitildik, bu sistemde eğitilenler hepsi
istisnasız aptallaştırılıyor. Aptallaştırılan topluluğu sürmek, yönetmek,
birden Ortadoğu girdabına atmak ve onlar gibi düşünmeye başlaması doğal
olabiliyor. Otoriter toplumdan* totaliter topluma** hemen kayabiliyor hayalleri
çalınmış insanlar…
Hayali çalınan ve bir daha hayal kuramayanlar sistemin mankurtu*** olur.
Kendi halkına, kendi sınıfına karşı savaşır ve efendisini korur olarak
bulur.
Hayali olanlar ve sistemin eğitim çarkından geçmiş ama hayatın eğitimindeki
çarkta sistemin dayatmış olduğu hayali değil de kendi kurtuluşunun hayalini
görmeye başlayanlar insan olmaya başlar. Her insan hayal görür, hayali gerçekleştirmek
için mücadele eder. Dünyanın dengesi para üzerinde olmadığı emek üzerine
kurulduğu gerçeği ile karşılaşan, bir daha dönmez sistemin hayaline. Emeğin
kurtuluşunun kendi kurtuluşu olduğunu bilir, o yüzden kavgaya ve sınıfına sahip
çıkar.
İşçi sınıfı düşmanları, sistemin mankurtları acımasızca saldırır, onların
hayalinden korkar. Onların hayalini çalmak için her türlü yöntemi denerler.
Reform yaparlar, onlara şirin gözükmek için bilgi kirliliği içinde bırakırlar.
Onlara biraz özgürlük alanı bırakır, özgürlük duygusunu yaşamasını isterler.
Yeter ki hayallerini bıraksınlar, yeter ki tüketici olsunlar…
Hayali elinden alınanlar kendi küçük çıkarları için sistemin iktidarını
desteklerler.
İktidarı destekleyenleri görürseniz, onların hayali ellerinden alındığını
hemen anlayabilirsiniz.
Hayali elinden alınanlar ise hiçbir zaman işçi sınıfının dostu
olamazlar.
Hayali çalınanların dostluğu olmaz, işbirlikçi olarak sistem için hayali
olanların hayalini öldürmek için uğraşılar.
Gezi Direnişi hayalleri çalınanlar, hayallerini geri aldığı kırılma
noktasıdır. Üstelik sistem hiç beklemediği yerde ve beklemediği bir kuşak
hayallerini geri aldı. Geçmiş kuşaklar ise yenilginin yükünü hala üstünde
atamadıkları gibi, hayallerini de kaptırmıştı, her ne kadar dillerde hayallerin
izleri varsa da, yaşamın içinde korkunun getirmiş olduğu bir hayal kayıplığı
yaşıyordu. Kuşaklar kendisini izleyen kuşağa bu korkuyu ve kaybolmuş
hayallerini taşıdılar.
Korku insandan insana geçen bir hastalıktır, hayali çalınanlar gibi nereye
gideceği ve ne yapacağı belli olmayan bir korku insanı biçimlendirir ve
sistemin yedek değneği konumuna getirir.
Gezi Direnişinin çocukları ölmemeli, onlar hayallerini çaldırmadılar…
Gelecek hayallerini koruyanlarındır…
İsmail Cem Özkan
* Otoriter devlet, kişilik özgürlüklerini kısıtlayan ve hatta bu
kısıtlamayı oldukça tahammül edilemez durumlara getirebilen devlet demektir;
ancak ne var ki “otoriter” devlette kişi, devletin amaçları tehlikeye düşmediği
oranda kişiliğine sahip olabilir ve kısıtlı, sınırlı ölçüde de olsa kamu
yönetimine şu ya da bu şekilde katılabilir.
** Totoliter devlette; kişi bütün kişiliği ile silinmiş olup devletin
kendisine vermek istediği sahte bir kişilik içerisinde ortaya çıkar. Kişi
kendisine sahip değildir; devletin kendisini yoğurmak istediği kalıp içinde var
olma durumundadır. Tüm yaşamıyla ve düşünce, davranışlarıyla devletin kendisine
giydirdiği bir giyişi içerisindedir. Bilmesi ve uyması gereken gerçekler
kendisine devletin “gerçek” diye bellettiği şeylerdir. Tüm inançlarını ve
alışkanlıklarını devletin kendisine gösterdiği yoldan edinmelidir. Totaliter
devletin sahip bulunduğu iktidar sadece siyasi nitelikte değil, aynı zamanda
“sahte din” ya da “sahte ahlak” kılığında bir iktidardır.
*** Mankurt haline getirilmek istenen kişinin başı kazınır, ıslak deve
derisi sarılır ve böylece elleri kolları bağlı olarak Güneş altında bırakılır.
Deve derisi kurudukça gerilir. Gerilen deri başı mengene gibi sıkar ve
inanılmaz acılar vererek aklını yitirmesine neden olur. Böyle bir kişi
bilinçsiz ve her istenen şeyi sorgusuzca yapan bir köleye dönüşür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.