Galata Gazete


29 Mayıs 2014 Perşembe

Darbe!

Darbe!

Darbeler yakın tarihimizin kırılma noktalarında kendisini hissettiren bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Darbelerin amaçlarına sonuçlarına bakarak karar verebiliriz, kimler, hangi sınıf darbe sonrasında daha rahat ortama kavuşmuşsa darbeyi yapan görünürlerin arkasında ki güç olduğunu düşünebiliriz.
Darbe olabilmesi için öncelikle bir iktidar olması ve iktidarın devrilmesi şarttır. Onun dışındakiler sadece darbe girişimi olarak kalır ve siyasi sonuçları itibarı ile iktidarın yapmış olduğu bir girişim olarak tarihe kendisini bırakır.
Darbeler iktidara karşıdır, girişimler ise; iktidarı güçlendirir ve dolaylı olarak iktidarı destekleyenlerin yapmış olduğu bir hamle olarak tarih sayfalarına kendisini yazdırır.
İktidarda olanlar için en önemli amaç iktidar koltuğunu sağlamlaştırmak, aynı zamanda süresini olabildiğince uzatmaktır. Bu her iktidarın arzusudur.
Üçüncü dünya ülkelerinde iktidarda kalma süresinin süresi arttıkça süreç genelde diktatörlük ile sonuçlanması tesadüfi değildir.
İktidarda olanlar kendilerinin tek doğru olduğunu ve mutlak gücün kendilerinde toplandığına zaman içinde inanır ve o inanç ile muhalefet olan kim varsa; yok etmeye ya da etkisiz kılmaya çalışır.
Darbeler; iktidar, ülke içindeki güçler ile denge arayışı için bir yöntem olmuş olsa da bizim gibi NATO ülkesinde iç güçlerin iktidara yönelik bir müdahalesi olma olasılığı çok zayıftır. Çünkü, bizi yönlendirenler iç güçlerden daha çık dış güçlerdir.
NATO ülkelerinin haberi olmadan bu ülkede bırakın darbe olasılığını, bir silahlı gücün ya da ‘kara para’nın adım atması bile ihtimal dışıdır.
NATO ülkesi olduğumuz günden sonra yapılan her darbe, NATO bilgisi ve gözetimi içinde olmuştur. Bu gerçekliği göz ardı edilen her darbe değerlendirmesi eksiktir.
Darbe yapabilmek için öncelikle silahlı bir güç olması gereklidir. Silahlı güç siyasi gücün üstünde kendisini görür ve kendisinin yaratmış olduğu gerçekliğe hem iktidarı hem de halkın inanmasını ister ve bunu zor ile yapar.
Darbe için öncelikle zor kavramının olması ve uygulanması gereklidir.
Bizde yaşanan darbelerin ortak özelliği, askeri darbedir. Bir de askeri darbelerin dışında söylentide olan ama henüz kanıtlanamayan girişimler de mevcuttur.
Geçmişte darbe girişiminde bulunduğu iddia edilen ve darbeciler tarafından yargılanan askeri yapı içinde olan gruplar olmuş olsa da, darbe girişimi ancak iktidarı güçlendirdiği için darbe girişimi yapanların bizzat arkasında iktidar olduğu gerçeği ile karşılaşırız.
Darbe girişimi adı altında iktidar bir takım insanlar ve gruplar hakkında davalar açabilir. Bu davalar ve girişimler iktidarı güçlendiriyorsa; o durumda darbe girişimi bizzat iktidar tarafından yapıldığı ve yönlendirildiği söyleyebiliriz.
Önemli olan sonuçtur, sonuçta kimler kazançlı çıkıyorsa ve iktidarını güçlendiriyorsa, darbe onun bilgisi ve denetimde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Darbelerin sağı, solu ve ilericisi ya da gericisi olur mu? Elbette olamaz, çünkü darbeler tarih çizgisine ve akışına bilinçli müdahildir ve var olan sistemin devamını ya da iktidarını güçlendirmesi anlamında olur. Kısaca kapitalist sistemin içinde, kapitalist / burjuva ihtiyaçlarına göre tarih çizgisine müdahaledir. Var olan tıkanıklığın ve kaotik girdaptan çıkmak için bir araç olarak ( kendi doğruları içinde) kullanılan araç olarak karşımıza çıkar. O yüzden darbeler kime karşı yapılırsa yapılsın ilerici olamaz, sağcı ve solcu olarak nitelenemez.
Darbeciler genelde dış güçlerin ihtiyaçlarına cevap veren işbirlikçilerdir. Bu işbirlikçileri ülke siyaseti içinde zamanın ihtiyacına göre sıfatlar verilebilinir ama gerçek anlamda anlamsızdır. Tek doğrunun iktidara gelmesi ve kendi doğrusunu zor ile halka benimsetmesi olan bir toplum mühendisliği ürünüdür.
Darbeleri planlayan, yönlendiren ve sonuç almasını sağlayan darbe yapanlar değil, onlar için onlara o ortamı hazırlayanlardır. Toplum mühendisleri sadece yaşama müdahil değildir, düşünce biçimine ve düşünme sistematiğine de müdahil olabilirler. Bu müdahil durumu ülkemizin kısa tarihinde yaşadık. Her darbe sonrasında ülkenin değerli insanları birilerin çıkarına uygun gelmediği için yok edilirken, korku, düşmanlık figürleri zamana göre değişim gösterirken, temelde değişen bir şey yoktur.
Her darbe devleti güçlendirir, devlette korkuyu büyütür. Korkunun hakim olduğu yerde, tek doğru genel doğru gibi kabul edilir ve halkın ona göre biçimlenmesi arzulanır. Elbette hayat kağıt üzerinde olduğu gibi akmaz ve her darbe başka kaotik ortam yaratarak yeni darbeler için ortam hazırlamaya ve sorun yumağının büyüdüğüne şahitlik ederiz.
İç ve dış güçlerin ihtiyacına göre iktidar belirlenir. İktidarların ne kadar uzun süre erk gücünü kullanacağı çıkarlar ile belirlenir.
Darbeler devlet olduğu sürece ve tek doğrunun toplum düşüncesinde hakim olma iddiasını sürdürdüğü sürece varlığını açıktan ve gizli olarak koruyacaktır.
Darbeler varlığını koruduğu sürece toplumsal hareketlilik de birileri tarafından yeri geldiğinde yükseltilmekte veya düşürülmektedir. Toplumsal hareketler darbeciler için bir bahane yaratma aracıdır, o aracı iktidar da kullanırken, iktidara karşı müdahil olanlar tarafından da kullanılabilmektedir.
Darbe ve karşı darbe arasında çok ince bir çizgi vardır, kendisine çok güvenen ve her şeyi kontrol edeceğini düşünen bir iktidar bile, kendi yarattığı siyasi müdahalenin sonucu olarak ortadan kalkabilir.
Cepheleştirilen ve çatışmadan yarar gören ve sürekli bu gerilimden beslenen iktidar kendi sonunu kendisi hazırlar.
Kendisine karşı darbe girişimleri gibi anlamsız söylemler bir süre gündem olabilirken, bir süre sonra anlamsız ve etkisiz söyleme dönüşür ve topluma karşı söylem geliştirdiği kendi yalanı altında ezilir.
Darbe ve karşı darbe kimler tarafından yapıldığı konusunda elimizde ki en önemli veri sonuçlarda yatar ve sonuçta kimler bu darbe ya da girişimden kazançlı çıkıyorsa, darbe onlar tarafından yapılmış ve yönlendirilmiş olduğu gerçeği ile karşılaşırız, bu durumda kişilerin pek önemi yoktur. O kişi olmasa da başkası mutlaka olacaktır.
Darbe, sonuç itibarı ile siyasi gerçekliğin bir parçası olarak varlığını koruyacaktır, devleti güçlendiren ve var olan sistemin devamını sağlayan, güvence altına alan bir savunma mekanizmasıdır.
Ülkenin çıkarlarına göre yapılan bir şey değildir, güçlü kimse onun ihtiyaçlarına göre devlete ve iktidara yeni biçim verme aracı olarak kullanılan bir geçiş, kırılma noktasıdır.

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.