Darbe!
Darbeler yakın tarihimizin kırılma noktalarında kendisini
hissettiren bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Darbelerin amaçlarına
sonuçlarına bakarak karar verebiliriz, kimler, hangi sınıf darbe sonrasında
daha rahat ortama kavuşmuşsa darbeyi yapan görünürlerin arkasında ki güç
olduğunu düşünebiliriz.
Darbe olabilmesi için öncelikle bir iktidar olması ve
iktidarın devrilmesi şarttır. Onun dışındakiler sadece darbe girişimi olarak
kalır ve siyasi sonuçları itibarı ile iktidarın yapmış olduğu bir girişim
olarak tarihe kendisini bırakır.
Darbeler iktidara karşıdır, girişimler ise; iktidarı
güçlendirir ve dolaylı olarak iktidarı destekleyenlerin yapmış olduğu bir hamle
olarak tarih sayfalarına kendisini yazdırır.
İktidarda olanlar için en önemli amaç iktidar koltuğunu
sağlamlaştırmak, aynı zamanda süresini olabildiğince uzatmaktır. Bu her
iktidarın arzusudur.
Üçüncü dünya ülkelerinde iktidarda kalma süresinin süresi
arttıkça süreç genelde diktatörlük ile sonuçlanması tesadüfi değildir.
İktidarda olanlar kendilerinin tek doğru olduğunu ve mutlak
gücün kendilerinde toplandığına zaman içinde inanır ve o inanç ile muhalefet
olan kim varsa; yok etmeye ya da etkisiz kılmaya çalışır.
Darbeler; iktidar, ülke içindeki güçler ile denge arayışı
için bir yöntem olmuş olsa da bizim gibi NATO ülkesinde iç güçlerin iktidara
yönelik bir müdahalesi olma olasılığı çok zayıftır. Çünkü, bizi yönlendirenler
iç güçlerden daha çık dış güçlerdir.
NATO ülkelerinin haberi olmadan bu ülkede bırakın darbe
olasılığını, bir silahlı gücün ya da ‘kara para’nın adım atması bile ihtimal
dışıdır.
NATO ülkesi olduğumuz günden sonra yapılan her darbe, NATO
bilgisi ve gözetimi içinde olmuştur. Bu gerçekliği göz ardı edilen her darbe
değerlendirmesi eksiktir.
Darbe yapabilmek için öncelikle silahlı bir güç olması
gereklidir. Silahlı güç siyasi gücün üstünde kendisini görür ve kendisinin
yaratmış olduğu gerçekliğe hem iktidarı hem de halkın inanmasını ister ve bunu
zor ile yapar.
Darbe için öncelikle zor kavramının olması ve uygulanması gereklidir.
Bizde yaşanan darbelerin ortak özelliği, askeri darbedir.
Bir de askeri darbelerin dışında söylentide olan ama henüz kanıtlanamayan
girişimler de mevcuttur.
Geçmişte darbe girişiminde bulunduğu iddia edilen ve
darbeciler tarafından yargılanan askeri yapı içinde olan gruplar olmuş olsa da,
darbe girişimi ancak iktidarı güçlendirdiği için darbe girişimi yapanların
bizzat arkasında iktidar olduğu gerçeği ile karşılaşırız.
Darbe girişimi adı altında iktidar bir takım insanlar ve
gruplar hakkında davalar açabilir. Bu davalar ve girişimler iktidarı güçlendiriyorsa;
o durumda darbe girişimi bizzat iktidar tarafından yapıldığı ve yönlendirildiği
söyleyebiliriz.
Önemli olan sonuçtur, sonuçta kimler kazançlı çıkıyorsa ve
iktidarını güçlendiriyorsa, darbe onun bilgisi ve denetimde olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz.
Darbelerin sağı, solu ve ilericisi ya da gericisi olur mu?
Elbette olamaz, çünkü darbeler tarih çizgisine ve akışına bilinçli müdahildir
ve var olan sistemin devamını ya da iktidarını güçlendirmesi anlamında olur.
Kısaca kapitalist sistemin içinde, kapitalist / burjuva ihtiyaçlarına göre
tarih çizgisine müdahaledir. Var olan tıkanıklığın ve kaotik girdaptan çıkmak
için bir araç olarak ( kendi doğruları içinde) kullanılan araç olarak karşımıza
çıkar. O yüzden darbeler kime karşı yapılırsa yapılsın ilerici olamaz, sağcı ve
solcu olarak nitelenemez.
Darbeciler genelde dış güçlerin ihtiyaçlarına cevap veren
işbirlikçilerdir. Bu işbirlikçileri ülke siyaseti içinde zamanın ihtiyacına
göre sıfatlar verilebilinir ama gerçek anlamda anlamsızdır. Tek doğrunun
iktidara gelmesi ve kendi doğrusunu zor ile halka benimsetmesi olan bir toplum
mühendisliği ürünüdür.
Darbeleri planlayan, yönlendiren ve sonuç almasını sağlayan
darbe yapanlar değil, onlar için onlara o ortamı hazırlayanlardır. Toplum
mühendisleri sadece yaşama müdahil değildir, düşünce biçimine ve düşünme
sistematiğine de müdahil olabilirler. Bu müdahil durumu ülkemizin kısa
tarihinde yaşadık. Her darbe sonrasında ülkenin değerli insanları birilerin
çıkarına uygun gelmediği için yok edilirken, korku, düşmanlık figürleri zamana
göre değişim gösterirken, temelde değişen bir şey yoktur.
Her darbe devleti güçlendirir, devlette korkuyu büyütür.
Korkunun hakim olduğu yerde, tek doğru genel doğru gibi kabul edilir ve halkın
ona göre biçimlenmesi arzulanır. Elbette hayat kağıt üzerinde olduğu gibi akmaz
ve her darbe başka kaotik ortam yaratarak yeni darbeler için ortam hazırlamaya
ve sorun yumağının büyüdüğüne şahitlik ederiz.
İç ve dış güçlerin ihtiyacına göre iktidar belirlenir. İktidarların
ne kadar uzun süre erk gücünü kullanacağı çıkarlar ile belirlenir.
Darbeler devlet olduğu sürece ve tek doğrunun toplum
düşüncesinde hakim olma iddiasını sürdürdüğü sürece varlığını açıktan ve gizli
olarak koruyacaktır.
Darbeler varlığını koruduğu sürece toplumsal hareketlilik de
birileri tarafından yeri geldiğinde yükseltilmekte veya düşürülmektedir.
Toplumsal hareketler darbeciler için bir bahane yaratma aracıdır, o aracı
iktidar da kullanırken, iktidara karşı müdahil olanlar tarafından da kullanılabilmektedir.
Darbe ve karşı darbe arasında çok ince bir çizgi vardır,
kendisine çok güvenen ve her şeyi kontrol edeceğini düşünen bir iktidar bile,
kendi yarattığı siyasi müdahalenin sonucu olarak ortadan kalkabilir.
Cepheleştirilen ve çatışmadan yarar gören ve sürekli bu
gerilimden beslenen iktidar kendi sonunu kendisi hazırlar.
Kendisine karşı darbe girişimleri gibi anlamsız söylemler
bir süre gündem olabilirken, bir süre sonra anlamsız ve etkisiz söyleme dönüşür
ve topluma karşı söylem geliştirdiği kendi yalanı altında ezilir.
Darbe ve karşı darbe kimler tarafından yapıldığı konusunda
elimizde ki en önemli veri sonuçlarda yatar ve sonuçta kimler bu darbe ya da
girişimden kazançlı çıkıyorsa, darbe onlar tarafından yapılmış ve
yönlendirilmiş olduğu gerçeği ile karşılaşırız, bu durumda kişilerin pek önemi
yoktur. O kişi olmasa da başkası mutlaka olacaktır.
Darbe, sonuç itibarı ile siyasi gerçekliğin bir parçası
olarak varlığını koruyacaktır, devleti güçlendiren ve var olan sistemin
devamını sağlayan, güvence altına alan bir savunma mekanizmasıdır.
Ülkenin çıkarlarına göre yapılan bir şey değildir, güçlü
kimse onun ihtiyaçlarına göre devlete ve iktidara yeni biçim verme aracı olarak
kullanılan bir geçiş, kırılma noktasıdır.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.