Politika karmaşıktır!
Politika karmaşıktır,
çünkü kimin çıkarı ne zaman nereden eseceği belli olmaz. Bir anda can ciğer,
kuzu kavurma ilişkilerin yerini düşmanlık ilişkilerine bırakılabilinir. O
yüzden politika kum üzerinde yapılıyorsa kimse yarın nasıl bir tavır içinde
olacağını bilemez. Paradigmanın öteki adı politika olmuştur, çünkü çıkar her
şey belirlemektedir.
Ortadoğu ülkesi
olduğumuz günden bu yana ne sağ ne de solun belli ve sistematik takip
edebildiği politika olmuştur, günlük ilişkiler ve iktidarın belirlediği gündem peşinde
koşan, gerek olduğunda iktidarın yedek değneği olan, gerek görüldüğünde tam
karşısında konumlanan politik çizgi izlenmiştir. Kısaca politika günlük
çıkarların belirlediği kısa vadeli bir iş olmuştur, rant üzerinden geçinenlerin
yaptığı bir alana kavuşmuştur.
İlkesiz, omurgasız,
hedefi kısa tutup cebine daha çok para atma derdinde olanların oluşturmuş
olduğu karagöz Hacivat oyununa artık bizler politika demeye başladık. İktidar
daha uzun süre iktidarda kalarak hedefine tam varması için olanakların sunulduğu
alan olmuştur. İktidarın bıraktığı artıktan beslenenlere ise muhalefetlik
görevi verilmiş ve artıklar ile kendi küçük dünyalarının içinde büyük hedefler
peşinde koşuyormuş izlenimi verilerek ayakta durmaya çalışmaktalar.
Politika iç ve dış
çizginin iç içe geçtiği bir süreçtir. Ülken iç dinamikleri olduğu gibi dış
dinamiklerin çıkarlarına göre belirlendiği bizim gibi ülkelerde politikacı
sadece delikten aşağıya bırakılana kadar popüler olabilen bir özne
konumundadır. Delikten aşağıya bırakılmak demek, çıkarların o özne ile devam
etmeyeceği anlamını taşır ve o özne istediği kadar geri dönme gayretleri içinde
olsun, itibarı kaybolanın itibarı iade edilmez, çukurda çürümeye bırakılırken,
geçmişte yapılan bir çok karanlık işlerde onun omzuna miras gibi eklenir.
Ortadoğu politikası
İran İslam Devrimi adı verilen aslında devrim olmayan bir sürecin sonucunda
oluşturulmuş ve tamamı ile kapitalist sistemin çıkarlarına uygun
konumlandırılmış bir politikalar bütünlüğüdür. Bu politikalar bütünlüğü içinde
hiçbir zaman iktidar koltuğunu bırakmayacak gibi gözüken diktatörler yeni
özneler ile yerleri değiştirmiş ve yeni çatışmaların ortamı hazırlanmıştır.
Çatışma içinde kalan ve zamanını hayatta kalma mücadelesi içinde geçiren
halkların, gelecek ve olayları bütün görme gibi ihtimalleri yoktur, çünkü
ortada en önemli şey; hayatta kalabilme mücadelesi ve düşman olarak gördüğü
güçler ile çatışmak ve askeri teknoloji olarak karşısından üstün olma
refleksidir. Bütün kazançlarını yeni sermaye birikimi yaratma üstüne değil, var
olanı silah satın alma üzerine kurarak, daha da fakirleşmesi ve zaman içinde
tehdit konumundan uzaklaşmasıdır. Savaş içinde yaşayan devletlerin savaşma
konusunda tecrübeleri arttığına inanç sadece illüzyondur, aslında ağır ağır yok
olmakta olduklarını bilemezler. Irak – İran savaşında Irak’ın tamamı ile yok
olması buna örnektir. Aynı şekilde Kuveyt!
Uzun süreli çatışma
ortamları içten içe çürümenin ve istikrarsızlığın göstergesidir. İstikrarlı ve
sistemli olarak yaşam kalitesinin yükselmesi savaş koşullarında olmaz. Olmuş
olsaydı Avrupa savaşsız kalabilmek için her türlü arayış içinde olmazdı.
Politika, savaşın
olduğu ya da iç çatışmaların kirli savaş şeklinde devam ettiği koşullarda
karmaşıktır, sürekli olarak çıkarlara uygun olacak şekilde gündem değiştirerek
halkı aptallaştırma ve apolitik bir ortam hazırlamak için yapılan düzenleme
olmazdı.
Savaşan ülkenin halkı
aptallaştırılmış ve sadece yaşama tutunabilmek için her şeyi mubah gören
anlayışı meşrulaştırılmıştır. O ülkenin politikacıları birkaç liderin çıkarına
uygun olarak belirlendiği, önceden seçilmişleri halka seçtirerek demokrasi
varmış izlenimini yaratan illüzyondur ve illüzyon tamamı ile iç dinamiklerin
çıkarlarının belirlediği bir şey değildir, kapitalist sistemin ve büyük
biraderin çıkarlarına uygun konumlanmasıdır. Bu bir girdaptır ve bu girdaptan
çıkış kolay değildir, çünkü sürekli yalan söylenerek doğru ve gerçek kavramı
ortadan kaldırılıp, anlamsız tepkileri anlamı gibi algılanmasını
sağlanmasıdır.
Lider, her şeyi bilir
ve görür!
Üçüncü dünya
ülkelerinde ve savaşan ülkelerde liderler tanrılaştırılır ve o liderlere
itibardan daha çok tapınılır. Lider için ölür, öldürür ve gözler önünde
söylenen yalana inanılmaz. Çünkü her şey liderin yıpranması olarak algılanır ve
gerçek ret edilir. Savaşın olduğu ülkede insanlar bir anlamda hipnoz
edilmiştir, etrafında olan olayları görmez, görmek istemez. Savaşın olduğu
ülkelerde sürekli yeni din ve yeni peygamberlerin olması tesadüfi değildir.
Savaş, sürekli yeni kahramanlar yaratırken, milyonlarca insanın ölmesi ve
derelerin kan ile dolmasının üstünü örter. “Bu vatan için kanım feda” derken,
hipnoz edilmiş ya da öteki anlamda Hasan Sabbah’ın müridi olurlar. Liderler
kaslarını doldururken, fedai kanı ile toprağı sulamakta, eline kan bulaştırarak
bir masum vatandaşın kellesini kesmektedir.
Biz Ortadoğu
ülkesiyiz, yukarıda anlattığım bir çok olumsuz durumu yaşamaktayız. Bu koşullar
altında yeni bir savaş çığlığı yükselmekte ve kendi yarattıkları yeni düşmana
karşı savaş seferleri yapılacaktır.
Irak ve Suriye
toprakları bir cetvel ile oluşturuldu. Şimdi o cetvel ile çizilen yerlerde
halklar ve kadim toplumlar yeni bir karmaşanın ve girdabın içindeler. O
halkların gelecek perspektifi yoktur. Bir an topraklarının efendisi iken,
ertesi gün köle pazarında satılan bir mal olabiliyorlar. Savaş, yeni efendiler
yaratırken, eski efendileri de ve kültürleri de yok etmektedir, hiç yaşanmamış
saymaktadır.
ISİD denen örgüt
birden ortaya çıkarılmış, üç ülkenin gayretleri ve çıkarları ile ortaya yeni
güç olarak sürülürken, var olan tüm dengeler yeni bir konumlanması istenmiştir.
ISİD olayından en çok karlı çıkan ülke kurumları elbette ortadadır. KDP gerekli
olan silah ve savaş teknolojisini bu örgütün yaratmış olduğu tehdit ile
kavuşmuş… MİT, pazarlık masasında elini daha da güçlendiren ve pazarlık konusu
olan oluşumu ortadan kaldırmak veya gücünü zayıflatarak güçlü elini daha da
güçlendirmiştir. “Açılım” için var olan pürüzler temizlenme işinde kısa vadeli
başarılı olmuştur. Kendi ülkesinde Şii’ler ile başı belada olan ve onlara
korkuyu aşılamak için Katar Emirliği kendi koltuğunu güçlendirmiştir. Gerek
görürse ISİD militanlarını kendi çıkarı ve iktidarı için Şii’lere karşı
kullanabilecek yeni piyonudur. Elbette bütün bunların arkasında ki lojistik ve
ideolojik güç ortadadır, saklamıyorlar kendilerini.
ISİD kontrollü olarak
yaratılmış ve kontrol güç olarak ortada olmasına rağmen, birden sanki kontrol
dışı ve elinde ağır silahlar olan yapı olarak gösterilmeye başlanmıştır.
Elbette bunda enerji politikası ve Ortadoğu’nun yeni konumlandırılması belirli
olmuştur. Bu yeni konumda Amerika ve diğer silah üreten ülkeler çıkarlarına
uygun şekilde konumlanmış ve içte oluşan krizi yönetmek için bir araç olarak
savaşı kullanacaktır.
Amerika Türkiye el ele
IŞİD karşıtı bir askeri operasyona başlamışlar ya da başlayacaklar... Türkiye
toprağından gerek görülürse askeri birlikler Suriye ve Irak içine doğru sefer
yapacak... Şimdi bu savaşa kimler karşı olacak, kimler sessiz kalacak, kimler
karşı gelecek?
Politika karmaşıktır,
bunu karmaşık yapan çıkarlardır.
Bir yanda 7. yüzyılda
yaşayan bir örgüt, elinde modern küçük silah ve bıçak. Diğer yanda modern
ordular…
Vatan için savaşmayan
iki askeri kanat...
Yurtseverlik yok, ...
Ölenler ama oranın
kadim kültürü ve halkları...
İki silahlı güç
arasında kalan halklar...
Cephe gerisi
Türkiye...
Cephe gerisinde her
iki tarafın silahlı gücü...
Komplolar, suikastlar,
sokak gösterileri, polisin izleyeceği kahramanlar için yürüyüşler...
Bu savaşta nerede
duracaksınız?
Savaşa hayır mı
diyeceksiniz?
ISİD gitsin de nasıl
giderse gitsin mi diyeceksiniz?
Kürt devleti
kuruluyor, birleşik ordu oluyor, bu yüzden göz yumalım mı diyeceksiniz?
Irak işgalinde olduğu
gibi barış diye mi bağıracaksınız?
Merak ediyorum, şimdi
duruş noktanız ve bakış açınız nerede, yoksa sizde illüzyona inanıp, her türlü
yalana gerçek diye mi bakacaksınız?
Kısaca tekrarlayayım
politika karmaşıktır!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.