NATO genişlerken!
NATO Karadağ’a davetiye gönderdi, gelin üyemiz olun diye.
Karadağ stratejik önemi eski Yugoslavya’nın en son parçası ve Sırpların denize
açılan limanı olma özelliği gösteriyordu. Sırplardan bağımsızlığını referanduma
giderek kazanmış ve ilan etmiştir.
NATO üyesi olan ülkelere baktığımızda kuzey yarımkürenin bir
çok devletini kucakladığını görürüz. Avrupa ve balkanlarda genişlemesine 12
Mart 1999 tarihinde Çek Cumhuriyeti, Polanya, Macaristan ile başlayan NATO, 29
Mart 2004 tarihinde Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya,
Slovenya devam etmiştir. 1 Nisan 2009 tarihinde ise en son üyelerini
almıştır. Arnavutluk ve Hırvatistan.
Karadağ tarihsel olarak Ruslara yakın ve işbirliği içinde
olmuş olmasına rağmen, Sırbistan ile ayrılıktan sonra NATO ülkelerine
yaklaşmış, onların içinde bir ada özelliğini gösterir hale gelmiştir. NATO bu
ülkeyi de kendi sınırlarına alarak Rusya’nın olma olasılığı olan Akdeniz
birlikleri için lojistik limanını yok etmiş oluyor. Akdeniz’in kuzey sahilleri
NATO denetiminde resmen olacaktır. Avrupa’ya gelebilecek her türlü saldırı
artık NATO’ya gelmiş sayılacak ve o şemsiye altında yeni bir stratejik ortaklık
kurulmuş olundu.
NATO’nun varlık sebebi olan kara paranın dünyada ‘kontrollü’
olarak hareket etmesi ve kara paranın olağan dışı hareketini kendi sınırları
içine çekmesidir. NATO’nun birinci derecede düşmanı algılarda olduğu gibi Rusya
değil, kara para ile hareket eden İslami gruplardır. El Kaide ve IŞİD hedefte
olmuş olmasına rağmen, yine NATO denetimi ve bilgisi ile Müslüman ülkeler
içinde bu örgütlerin hakim olacağı ortam hazırlanmış, kontrollü olarak bu
örgütlerin büyümesine izin verilmiştir. Şu anda dünyanın bir çok ülkesinde
birbirine benzeyen eylemlerin olması ve bir merkezden kontrol ediliyormuş gibi
insanlık dışı saldırıların merkezinde yer alan örgütler belirli sınırlar içinde
hareket ettiği sürece yaşanan Hibrit savaşında her sıcak çatışma emperyalist
ülkelerin yaşadığı kriz için bir çıkış kapısı olma özelliğini korumaktadır.
Bugün Almanya son yıllarda en düşük işsiz sayısına ulaşmasında bu savaş
sanayisinin üretim artırmasına bakmak bile yeterlidir. Amerika, hibrit
savaşları başladığından bugüne ekonomisinde önemli gelişme göstermiş olmasına
rağmen kriz ortamında diğer emperyalist ülkeler gibi kurtulabilmiş değildir.
NATO her ne kadar askeri bir yapılanma olarak ortaya çıkmış
olsa da aslında ekonomik bir organizasyona da sahiptir. Elinde hazır
profesyonel müşterisi vardır, ne üretirse üretsin savaş ürünleri üye ülkelere
sunulmakta ve satılmaktadır. Üye ülkelerin askeri gücü ve asker sayısı bile
NATO bilgisi ve programına uygun olarak yapılandırılmaktadır. Üye ülkeler
arasında teknoloji farkı olmaması için ortak ürün kullanımı her ne kadar
zorunlu olmasa da zorunludur! Bugün yer küremizde profesyonel müşteri ile pazarlama
yapan firmaların örgütlenmelerinden farklı değildir. Marketlerde satılmayan
ürünler profesyonel müşteriler ve onların çevresine mal satarak tek yönlü
bağımlılık ilişkisi kurulmuş, aracıya verilmesi gereken verilen para
pazarlayana verilerek profesyonel müşterisi teşvik edilmiş, onun ile
dayanışıyormuş hissi verilmiştir. NATO savaş aletleri üreten firmalar için
profesyonel müşteri yaratan bir kurum görünümündedir.
NATO kendi kontrolü dışında savaş makinesi üreten ve
pazarlayan piyasayı kontrol etmek ve üyelerine karşı olabilecek saldırı
karşısında caydırıcılık görevini görür. NATO genişlerken amaç daha fazla
coğrafyayı şemsiyesi altına almak değil, çünkü ülke sayısının artması aslında profesyonel
müşteri sayısının ve talebin artması anlamına gelir. Silah sanayisi en son
teknolojiyi kullanır ve bu teknolojinin üye ülkeleri arasında kalması
önemlidir. Üye ülkelerin sanayisi içinde montaj sanayisi şeklinde katkı
sunarken, ürünün piyasa da karşılığını maddi karşılığını da kendi eli ile
yaratmaktadır. Üye ülkelerin siyasi istikrarı ve kopması tehlikesine karşı yer
altı örgütlenmesi Gladio (Kontrgerilla) ile her hangi bir dönüşüme karşı ülke
iktidarından bağımsız ama NATO bilgisi dahilinde yer altı örgütlenmesi gerek
görülene kadar uyku halindedir ve gerek görülürse uyandırılıp düşman olarak
kabul edilen güçleri yok etmek için organize olmuş birliklerdir. Her ne kadar
bu örgütlenme biçimi deşifre olmuş olsa da hala varlığını yeni koşulara uygun şekilde
korumakta ve bizim gibi ‘düşük yoğunluklu savaş’ ortamında kullanılmaktadır.
NATO Suriye iç savaşının karmaşıklaşması ile birlikte
Akdeniz’in kuzey sınırlarını tamamı ile kontrol altına almak için en son kara
parçası olan Karadağ davet edilerek ileride oluşabilecek her hangi bir sorunu
baştan önlemek adına adım atmıştır. Bu adımın başka boyutu ise Türkiye’de
İncirlik Üssü üzerine yapılan pazarlıklar içinde NATO elini güçlendirmek ve
İzmir’de bulunan hava komutanlığı gerek gördüğünde daha geriye alarak Türkiye üzerine
yapılacak olası pazarlıklar için koz olarak kullanabilecektir. Bugün bu
konularda her hangi bir karar alınmamış olmasına rağmen, var olan alışkanlığın
devamı teyit edilmiştir.
“Bugün NATO’nun operasyonları ve politik ve askeri dönüşümü
birbiriyle iç içe geçmiş durumdadır.”
Diego A. Ruiz Palmer
(http://www.nato.int/docu/review/2006/issue4/turkish/analysis1.html) diye
yazar. Politika ve istikrar kavramları yan yana getirilip yeniden bu cümle
üzerine düşünüldüğünde artık NATO’nun sadece bir askeri örgütlenme olmadığı
gerçeği ile karşı karşıyayız. NATO savaş teknolojisi için büyük bir pazardır ve
bu pazardan üretici firmalar için profesyonel müşterisi üye ülkelerdir.
Karşısında örgütlü bir güç olmadığı içinde rahat bir şekilde genişlemekte ve bu
genişleme ile üye ülkeler arasında oluşabilecek sorunlar karşısında bağımlılık
ilişkisine dayanarak sorun çözme ve kriz yönetme birimini kurmuştur. NATO yeni
bir dünyanın inşaatı için üstüne düşen görevi savaş baronların ihtiyacına göre
yapmakta ve kapitalist sistemin en önemli restorasyon aracıdır.
Karadağ yakında NATO üyesi olacaktır. Savaştan beslenen
firmamlar için yeni bir pazar olmuş olacaktır. Suriye ve Irak iç savaşında denene silahlar
yeni yaratılan düşmana karşı kullanılmaya devam edecek, oluşan mülteci akımına
karşı duvar örülerek sadece çatışmanın olduğu topraklarda doğma şansızlığına
nail olmuş insanların kanı üzerine ticaret ve sistem varlığını geliştirmeye ve
korumaya devam edecektir.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.