Galata Gazete


6 Aralık 2015 Pazar

NATO genişlerken!

NATO genişlerken!

NATO Karadağ’a davetiye gönderdi, gelin üyemiz olun diye. Karadağ stratejik önemi eski Yugoslavya’nın en son parçası ve Sırpların denize açılan limanı olma özelliği gösteriyordu. Sırplardan bağımsızlığını referanduma giderek kazanmış ve ilan etmiştir.
NATO üyesi olan ülkelere baktığımızda kuzey yarımkürenin bir çok devletini kucakladığını görürüz. Avrupa ve balkanlarda genişlemesine 12 Mart 1999 tarihinde Çek Cumhuriyeti, Polanya, Macaristan ile başlayan NATO, 29 Mart 2004 tarihinde Estonya,  Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya,  Slovenya devam etmiştir. 1 Nisan 2009 tarihinde ise en son üyelerini almıştır. Arnavutluk ve Hırvatistan.
Karadağ tarihsel olarak Ruslara yakın ve işbirliği içinde olmuş olmasına rağmen, Sırbistan ile ayrılıktan sonra NATO ülkelerine yaklaşmış, onların içinde bir ada özelliğini gösterir hale gelmiştir. NATO bu ülkeyi de kendi sınırlarına alarak Rusya’nın olma olasılığı olan Akdeniz birlikleri için lojistik limanını yok etmiş oluyor. Akdeniz’in kuzey sahilleri NATO denetiminde resmen olacaktır. Avrupa’ya gelebilecek her türlü saldırı artık NATO’ya gelmiş sayılacak ve o şemsiye altında yeni bir stratejik ortaklık kurulmuş olundu.
NATO’nun varlık sebebi olan kara paranın dünyada ‘kontrollü’ olarak hareket etmesi ve kara paranın olağan dışı hareketini kendi sınırları içine çekmesidir. NATO’nun birinci derecede düşmanı algılarda olduğu gibi Rusya değil, kara para ile hareket eden İslami gruplardır. El Kaide ve IŞİD hedefte olmuş olmasına rağmen, yine NATO denetimi ve bilgisi ile Müslüman ülkeler içinde bu örgütlerin hakim olacağı ortam hazırlanmış, kontrollü olarak bu örgütlerin büyümesine izin verilmiştir. Şu anda dünyanın bir çok ülkesinde birbirine benzeyen eylemlerin olması ve bir merkezden kontrol ediliyormuş gibi insanlık dışı saldırıların merkezinde yer alan örgütler belirli sınırlar içinde hareket ettiği sürece yaşanan Hibrit savaşında her sıcak çatışma emperyalist ülkelerin yaşadığı kriz için bir çıkış kapısı olma özelliğini korumaktadır. Bugün Almanya son yıllarda en düşük işsiz sayısına ulaşmasında bu savaş sanayisinin üretim artırmasına bakmak bile yeterlidir. Amerika, hibrit savaşları başladığından bugüne ekonomisinde önemli gelişme göstermiş olmasına rağmen kriz ortamında diğer emperyalist ülkeler gibi kurtulabilmiş değildir.
NATO her ne kadar askeri bir yapılanma olarak ortaya çıkmış olsa da aslında ekonomik bir organizasyona da sahiptir. Elinde hazır profesyonel müşterisi vardır, ne üretirse üretsin savaş ürünleri üye ülkelere sunulmakta ve satılmaktadır. Üye ülkelerin askeri gücü ve asker sayısı bile NATO bilgisi ve programına uygun olarak yapılandırılmaktadır. Üye ülkeler arasında teknoloji farkı olmaması için ortak ürün kullanımı her ne kadar zorunlu olmasa da zorunludur! Bugün yer küremizde profesyonel müşteri ile pazarlama yapan firmaların örgütlenmelerinden farklı değildir. Marketlerde satılmayan ürünler profesyonel müşteriler ve onların çevresine mal satarak tek yönlü bağımlılık ilişkisi kurulmuş, aracıya verilmesi gereken verilen para pazarlayana verilerek profesyonel müşterisi teşvik edilmiş, onun ile dayanışıyormuş hissi verilmiştir. NATO savaş aletleri üreten firmalar için profesyonel müşteri yaratan bir kurum görünümündedir.
NATO kendi kontrolü dışında savaş makinesi üreten ve pazarlayan piyasayı kontrol etmek ve üyelerine karşı olabilecek saldırı karşısında caydırıcılık görevini görür. NATO genişlerken amaç daha fazla coğrafyayı şemsiyesi altına almak değil, çünkü ülke sayısının artması aslında profesyonel müşteri sayısının ve talebin artması anlamına gelir. Silah sanayisi en son teknolojiyi kullanır ve bu teknolojinin üye ülkeleri arasında kalması önemlidir. Üye ülkelerin sanayisi içinde montaj sanayisi şeklinde katkı sunarken, ürünün piyasa da karşılığını maddi karşılığını da kendi eli ile yaratmaktadır. Üye ülkelerin siyasi istikrarı ve kopması tehlikesine karşı yer altı örgütlenmesi Gladio (Kontrgerilla) ile her hangi bir dönüşüme karşı ülke iktidarından bağımsız ama NATO bilgisi dahilinde yer altı örgütlenmesi gerek görülene kadar uyku halindedir ve gerek görülürse uyandırılıp düşman olarak kabul edilen güçleri yok etmek için organize olmuş birliklerdir. Her ne kadar bu örgütlenme biçimi deşifre olmuş olsa da hala varlığını yeni koşulara uygun şekilde korumakta ve bizim gibi ‘düşük yoğunluklu savaş’ ortamında kullanılmaktadır.
NATO Suriye iç savaşının karmaşıklaşması ile birlikte Akdeniz’in kuzey sınırlarını tamamı ile kontrol altına almak için en son kara parçası olan Karadağ davet edilerek ileride oluşabilecek her hangi bir sorunu baştan önlemek adına adım atmıştır. Bu adımın başka boyutu ise Türkiye’de İncirlik Üssü üzerine yapılan pazarlıklar içinde NATO elini güçlendirmek ve İzmir’de bulunan hava komutanlığı gerek gördüğünde daha geriye alarak Türkiye üzerine yapılacak olası pazarlıklar için koz olarak kullanabilecektir. Bugün bu konularda her hangi bir karar alınmamış olmasına rağmen, var olan alışkanlığın devamı teyit edilmiştir.
“Bugün NATO’nun operasyonları ve politik ve askeri dönüşümü birbiriyle iç içe geçmiş durumdadır.”  Diego A. Ruiz Palmer (http://www.nato.int/docu/review/2006/issue4/turkish/analysis1.html) diye yazar. Politika ve istikrar kavramları yan yana getirilip yeniden bu cümle üzerine düşünüldüğünde artık NATO’nun sadece bir askeri örgütlenme olmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. NATO savaş teknolojisi için büyük bir pazardır ve bu pazardan üretici firmalar için profesyonel müşterisi üye ülkelerdir. Karşısında örgütlü bir güç olmadığı içinde rahat bir şekilde genişlemekte ve bu genişleme ile üye ülkeler arasında oluşabilecek sorunlar karşısında bağımlılık ilişkisine dayanarak sorun çözme ve kriz yönetme birimini kurmuştur. NATO yeni bir dünyanın inşaatı için üstüne düşen görevi savaş baronların ihtiyacına göre yapmakta ve kapitalist sistemin en önemli restorasyon aracıdır.
Karadağ yakında NATO üyesi olacaktır. Savaştan beslenen firmamlar için yeni bir pazar olmuş olacaktır.   Suriye ve Irak iç savaşında denene silahlar yeni yaratılan düşmana karşı kullanılmaya devam edecek, oluşan mülteci akımına karşı duvar örülerek sadece çatışmanın olduğu topraklarda doğma şansızlığına nail olmuş insanların kanı üzerine ticaret ve sistem varlığını geliştirmeye ve korumaya devam edecektir.


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.