Galata Gazete


20 Mart 2018 Salı

İzler

İzler

Bir kadın, yeni tuttuğu evin bodrum katına inmiştir. Kadın o evi bodrum katı olduğu için ve böyle bir odası olduğu için tutmuştur. Yalnızdır. Yalnızlığını duvar ile konuşarak aşmaya çalışmaktadır. Başından geçmiş bir çok psikolojik sendromları örnekleri ile üzerine yansıtarak anlatmaktadır.

Her bölüm ışık geçişleri ile birlikte yere (sahne önü, konuştuğu duvarın dibi) koyduğu imgeler ile bölüm geçişleri anlatılmaktadır.

Elinde iki çanta ile inmiştir bodrum katına. Bir çanta içinden çıkardığı objeler her bölümün her bölümün başka bir sendrom tanımlamasının yapıldığı küçük öykülerden oluşmaktadır. Bir birinden bağımsız, bir biri ile cinsellik açısından bağlantı kurumlu sendromlar.

Cem Kenar oyunun öyküsünü kurgularken sendromları iyi araştırdığı ve o sendroma uygun davranış biçimlerini gözlemlendiğini düşünüyoruz, çünkü her bölüm içinde sahnede yer alan oyuncu bu açıdan teksti yorumladığını ve ses tonunu ona göre tek düzelikten çıkarmaya çalıştığına şahit oluyoruz. Elbette sahneye ilk konulan oyunun kendi içinde henüz tam oturmamaktan kaynaklanan geçiş sorunları olmaktadır. Özel tiyatrolar her ne kadar çok iyi bir oyun ile çok iyi oyuncu ile sahne almak istemiş olsa da onları sıkıştıran ekonomik bir gerçekte var. En kısa zamanda en az masrafla seyirci ile buluşup oyun, oyuncu, sahne, tanıtım, kostüm… kısaca girdi çıktı tablosunda masraf olanların karşılanmasını sağlamak düşüncesi vardır. Bir tiyatronun, bir oyunun ekonomik güç olmadan ayakta kalması ve seyirciye istenileni istediği gibi vermesi kolay değildir.

Karma Drama Sahne’de oyunu izledim. Henüz sokağın tam ısınmadığı kıştan bahara geçiş sürecini yaşayan bir takvim yaprağı içinde, sokakların kaldırım yapılanmasının seçim yaklaştığı için yeniden yeniden belirlendiği zaman diliminde Karma Drama Sahne’de izledim oyunu. Sokağın soğunun içeriye yansıması belki de sahnenin ısınmasını ve salonun sıcak bir atmosfer içinde oyuna hazır olmadığından kaynaklı olsa gerek izlediğim oyunun içine tam giremedim, oyunu izlerken bir çok yerde ses tonun, ışığın, müziğin keskin köşeli geçişleri içinde verilmek istenen duyguyu ben şahsi olarak aldığımı söyleyemem, elbette ilerleyen günlerde bu sıcaklık ve seyirciyi kucaklayan sıcak bir atmosfer olacaktır.

Kara mizahın unsurları yazım teksti içinde bol bol olmasına rağmen, vurgular henüz tam oturduğunu düşünmüyorum. Seyirci duvarın arkasındadır. Seyirci ile göz teması, ona dokunması gereken yerde duvarın arkasında kalmıştır. Sahne siyah bir örtü ile örtülüdür, duvarda hiçbir şey yoktur, doğal şekilde çünkü onlar bodrumda ve bodrumun penceresiz odasında olayı anlatmaktadır. Ama seyirci ile oyuncu arasında duvar olduğu tam olarak birkaç defa söz ile ifade edilmiş olsa da o duvar bize varlığını hissettirmiyor. Sanki yukarıdan aşağıya sarkmış saydam bir dikdörtgen saydam bir pencere olsa biz duvarın arkasında sorguya çekilen sanığı izler gibi olurduk belki…

Oyunun sonunda bizi bir sürpriz beklemektedir. Sendromlar içinde yaşayan kadın aslında kendi yaşadıklarını değil, onun hastalarının ona anlattıklarını anlatmaktadır, o henüz açılmamış bavulun içinde kendi öyküsünü saklamaktadır…

Elbette eleştiri subjektiftir, kişinin baktığı noktadan olayları algılar ve yorumlar. Ben ilerleyen zamanlarda oyunu bir kere daha izlediğimde umuyorum ki seyircisi ile kucaklamış, bölüm geçişlerinde daha belirgin bir zaman ile oynanacağını, daha belirgin olacağını düşünüyorum. Hangi sendrom ne zaman başladı ve bitti konusu duvarın dibine bırakılan bir sembol ev arada bırakılan bir boşluk önemlidir. Sessizlik, karanlık, oyuncunun kendisini bavulun arkasında yeni bölüme başlaması gibi sembolik duruşlar ile her bölüm farklı bir öykü olduğu hissini vermelidir. İzler, yaşamın insanın üzerine bıraktığı bir yaradır belki. Bugün her birimiz yalnızız, arayış içindeyiz. Günlük ilişkiler ile günümüzü doldurmaya çalışıyoruz. Her çabamız, yalnızlığımızdan kaynaklanan başka sendromlara davetiye çıkarmaktadır. Her insan başka insandan sorumludur, her hastalık bir birine geçen bullaşıcı bir hastalık gibi yayılmaktadır. Modern yaşam bizim yaşam kalitemizi yükseltmiştir ama yanında yan etkileri, kazanılan yeni yaşam kalitemizin tam algılayamadan sorunlar içinde yuvarlanmamıza da neden olabilmektedir…

Oyunun kurgusundan, sahnelenmesine geçen uzun süreçte emeği geçen tüm çalışanlara teşekkür ediyorum. İyi ki yazmışlar, iyi ki sahnelemişler, iyi ki bizi seyirci olarak ağırlamışlar. Onlardan acı bir tebessüm içinde bir çok şeyi de öğrendik. Bir arada birlikte sıcak ilişkiler içinde birlikte yaşamak umuduyla…

İnsan sıcaklığını bize ulaştıranlara teşekkür ederim…

İsmail Cem Özkan

İzler
Yazan-Yöneten: Cem Kenar
Oynayan: Esra Ede
Işık, Dekor, Müzik: Cem Kenar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.