İzler
Bir kadın, yeni tuttuğu evin bodrum katına inmiştir. Kadın o
evi bodrum katı olduğu için ve böyle bir odası olduğu için tutmuştur.
Yalnızdır. Yalnızlığını duvar ile konuşarak aşmaya çalışmaktadır. Başından
geçmiş bir çok psikolojik sendromları örnekleri ile üzerine yansıtarak
anlatmaktadır.
Her bölüm ışık geçişleri ile birlikte yere (sahne önü,
konuştuğu duvarın dibi) koyduğu imgeler ile bölüm geçişleri anlatılmaktadır.
Elinde iki çanta ile inmiştir bodrum katına. Bir çanta
içinden çıkardığı objeler her bölümün her bölümün başka bir sendrom
tanımlamasının yapıldığı küçük öykülerden oluşmaktadır. Bir birinden bağımsız,
bir biri ile cinsellik açısından bağlantı kurumlu sendromlar.
Cem Kenar oyunun öyküsünü kurgularken sendromları iyi
araştırdığı ve o sendroma uygun davranış biçimlerini gözlemlendiğini
düşünüyoruz, çünkü her bölüm içinde sahnede yer alan oyuncu bu açıdan teksti
yorumladığını ve ses tonunu ona göre tek düzelikten çıkarmaya çalıştığına şahit
oluyoruz. Elbette sahneye ilk konulan oyunun kendi içinde henüz tam
oturmamaktan kaynaklanan geçiş sorunları olmaktadır. Özel tiyatrolar her ne
kadar çok iyi bir oyun ile çok iyi oyuncu ile sahne almak istemiş olsa da
onları sıkıştıran ekonomik bir gerçekte var. En kısa zamanda en az masrafla seyirci
ile buluşup oyun, oyuncu, sahne, tanıtım, kostüm… kısaca girdi çıktı tablosunda
masraf olanların karşılanmasını sağlamak düşüncesi vardır. Bir tiyatronun, bir
oyunun ekonomik güç olmadan ayakta kalması ve seyirciye istenileni istediği
gibi vermesi kolay değildir.
Karma Drama Sahne’de oyunu izledim. Henüz sokağın tam
ısınmadığı kıştan bahara geçiş sürecini yaşayan bir takvim yaprağı içinde,
sokakların kaldırım yapılanmasının seçim yaklaştığı için yeniden yeniden
belirlendiği zaman diliminde Karma Drama Sahne’de izledim oyunu. Sokağın soğunun içeriye
yansıması belki de sahnenin ısınmasını ve salonun sıcak bir atmosfer içinde
oyuna hazır olmadığından kaynaklı olsa gerek izlediğim oyunun içine tam
giremedim, oyunu izlerken bir çok yerde ses tonun, ışığın, müziğin keskin
köşeli geçişleri içinde verilmek istenen duyguyu ben şahsi olarak aldığımı
söyleyemem, elbette ilerleyen günlerde bu sıcaklık ve seyirciyi kucaklayan
sıcak bir atmosfer olacaktır.
Kara mizahın unsurları yazım teksti içinde bol bol olmasına
rağmen, vurgular henüz tam oturduğunu düşünmüyorum. Seyirci duvarın
arkasındadır. Seyirci ile göz teması, ona dokunması gereken yerde duvarın
arkasında kalmıştır. Sahne siyah bir örtü ile örtülüdür, duvarda hiçbir şey
yoktur, doğal şekilde çünkü onlar bodrumda ve bodrumun penceresiz odasında
olayı anlatmaktadır. Ama seyirci ile oyuncu arasında duvar olduğu tam olarak
birkaç defa söz ile ifade edilmiş olsa da o duvar bize varlığını
hissettirmiyor. Sanki yukarıdan aşağıya sarkmış saydam bir dikdörtgen saydam
bir pencere olsa biz duvarın arkasında sorguya çekilen sanığı izler gibi
olurduk belki…
Oyunun sonunda bizi bir sürpriz beklemektedir. Sendromlar
içinde yaşayan kadın aslında kendi yaşadıklarını değil, onun hastalarının ona
anlattıklarını anlatmaktadır, o henüz açılmamış bavulun içinde kendi öyküsünü
saklamaktadır…
Elbette eleştiri subjektiftir, kişinin baktığı noktadan
olayları algılar ve yorumlar. Ben ilerleyen zamanlarda oyunu bir kere daha
izlediğimde umuyorum ki seyircisi ile kucaklamış, bölüm geçişlerinde daha
belirgin bir zaman ile oynanacağını, daha belirgin olacağını düşünüyorum. Hangi
sendrom ne zaman başladı ve bitti konusu duvarın dibine bırakılan bir sembol ev
arada bırakılan bir boşluk önemlidir. Sessizlik, karanlık, oyuncunun kendisini
bavulun arkasında yeni bölüme başlaması gibi sembolik duruşlar ile her bölüm
farklı bir öykü olduğu hissini vermelidir. İzler, yaşamın insanın üzerine
bıraktığı bir yaradır belki. Bugün her birimiz yalnızız, arayış içindeyiz.
Günlük ilişkiler ile günümüzü doldurmaya çalışıyoruz. Her çabamız,
yalnızlığımızdan kaynaklanan başka sendromlara davetiye çıkarmaktadır. Her
insan başka insandan sorumludur, her hastalık bir birine geçen bullaşıcı bir
hastalık gibi yayılmaktadır. Modern yaşam bizim yaşam kalitemizi yükseltmiştir
ama yanında yan etkileri, kazanılan yeni yaşam kalitemizin tam algılayamadan
sorunlar içinde yuvarlanmamıza da neden olabilmektedir…
Oyunun kurgusundan, sahnelenmesine geçen uzun süreçte emeği
geçen tüm çalışanlara teşekkür ediyorum. İyi ki yazmışlar, iyi ki
sahnelemişler, iyi ki bizi seyirci olarak ağırlamışlar. Onlardan acı bir
tebessüm içinde bir çok şeyi de öğrendik. Bir arada birlikte sıcak ilişkiler
içinde birlikte yaşamak umuduyla…
İnsan sıcaklığını bize ulaştıranlara teşekkür ederim…
İsmail Cem Özkan
İzler
Yazan-Yöneten: Cem Kenar
Oynayan: Esra Ede
Işık, Dekor, Müzik: Cem Kenar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.