Portakal
devrimi!
Reklam dünyası yaptıkları işlere isim vermede ustadırlar. Her
çağın, dönemin bir rengi vardır ve o renkler moda olarak kullanılırken,
insanların bilinçaltına bir şeyler fısıldar. Sovyet devriminin oluşturmuş
olduğu birlik ortadan kalktıktan sonra göreceli bağımsızlaşan devletler, batı
tarafına başlarını döndermişti ama batının bunları hemen kabul edebilecek
ekonomik, siyasi gücü yoktu. Beklenmeyen bir zamanda dağılma gerçekleşmiş,
milliyetçilik tavan yaptığı günlerde, AB’nin motor gücü olan Almanya doğusunu yutmak
ve içine almak ile uğraşıyordu.
Polonya, Sovyet sisteminin sönmesinde önemli bir imajdı ve o
imajı allayıp, pullayarak AB ve NATO içine alarak ortadan yeni kalkmış doğu
blokuna karşı zafer ilan edilmişti, Rusya kendini toplama sürecini
beklendiğinden hızlı yapmış / ya da hızlı olması için batı ve Amerika'nın iç
güvenlik kaygılarından dolayı bu sürece destek verilmiş ve tek kutuplu ilan
edilen dünyada kontrollü bir şekilde silah sanayisini elinde bulunduran
Rusya’ya toparlanma imkanı sağlanmıştı. Bu süre içinde Rus halkı ve doğu
blokunda yer alan halklar yeteri kadar aşağılanmış, bir anlamda burunları
sürtülmüştü!
Rusya eski gücüne kavuşamadı, kavuşmasını da izin verilmeyecek
ama göreceli olarak etki alanını geliştirmek zorundaydı, çünkü doğunun hiç
batmayan güneşi olan imparatorluğu Rusya'ydı ve büyük bir geleneğin
mirasçısıydı. Rusya yer altı zenginliğini bir silah olarak kullanarak
çevresinde batıya komşu olan ülkeler üzerinde denetim altına almaya
çalışıyordu. Ukrayna bu savaşta tam ortada kalan ve batı ile Rusya'nın çıkar
kavgasının açık meydanı özelliğini taşıyor. Topraklarının verimli olması vb.
bir ülke için o kadar önemli değildir, önemli olan silahların hareket kolaylığı
sağlayan limanlardır. Kırım limanları Rusya için en önemli kapıdır ve o
kapıların NATO denetiminde olmasını ülke çıkarlarına ters bir noktada
durmaktadır.
Çıkar çatışmasının ortasında bulunan devlet içinde her türlü
kargaşa, mücadele iç güçlerden daha çok dış güçlerin kontrolünde iç güçleri
maddi desteği ile olmaktadır. Bunun en tipik örneği Ukrayna Merkez Bankası
Başkanı Viktor Yuşçenk 2004 yılında başkanlık adayı ile bu çatışma daha görünür
oldu.
Yuşçenko’nun ABD ile olan ilişkilerini sağlayan en önemli kişi,
Chicago doğumlu bir ABD vatandaşı olan eşiydi. Katerina Yuşçenko, Reagan ve
(baba) Bush hükumetlerinde çalışmış ve Ukrayna’ya “US-Ukraine Foundation”
temsilcisi olarak gelmişti.
2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan ve ABD ordusuna danışmanlık
yapan “Research and Development Corporation” (RAND) adlı düşünce
kuruluşu, Washington’daki bir reklam şirketiyle birlikte
Yuşçenko’nun seçim kampanyasını örgütlediler. RAND, renklerin kitle psikolojisi
üzerindeki etkisini araştırmıştı. Böylece Yuşçenko’nun web sayfasından, flama
ve posterlere kadar bütün propaganda malzemelerinde portakal rengi kullanılıyor
ve Batı basını “Portakal Devrimini” icat ediyordu. Daha sonra aynı yöntem bir
çok ülkede de denenecekti. (http://www.ozgur-gundem.com/?haberID=97644&haberBaslik=‘Portakal%20Devrimi’nden’%202013’e%20Ukrayna&action=haber_detay&module=nuce)
Ülkemiz bu
portakal renklere yabancı değildi, 12 Eylül sonrası kurulan ANAP bu renkleri
taşıyordu! Daha sonra aynı renkleri AKP üzerine alacaktı…
Portakal devrimin en önemli maddi destekçileri arasında borsa
simsarı olarak ün yapmış ve kendi adını taşıyan vakıf ile tanınan George
Soros’dur.
Soros, 2003
yılında ki Gürcistan’daki “Kadife Devrim” adını verdiği süreci maddi olarak
desteklediğini açıklamıştır.
Soros vakıfın
yardımın tutarı, çatışmaların olduğu ülkelere Birleşmiş
Milletler tarafından yapılan yardım miktarını aşmıştır.
Soros, vakıfları kanalıyla Türkiye'de de 2006 yılı
itibariyle son 5 yılda 8 milyon ABD doları harcadıklarını açıkladı. (http://tr.wikipedia.org/wiki/George_Soros)
Enstitü Türkiye'de TESEV, Açık Radyo, Açık
Site, Bianet, Umut Vakfı, AÇEV, Tarih Vakfı, Helsinki
Yurttaşlar Derneği ve Avrupa Hareketi'ne maddi kaynak aktardığını
açıklamıştır. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Açık_Toplum_Enstitüsü)
Bugünde bir
çok isim altında projelere para yatırmakta ve toplumun yeniden tasarım eden
kültürel çalışmalar içinde bu vakfın parası kullanıldığını düşünmekteyim…
Gelelim konumuza, portakal devrim Ukrayna için kullanılıyor
olmuş olsa da Gürcistan gibi ülkede bu devrimin sonucu ülke iki gücün kontrolü
altına girmesi ile sonlanmıştır. Ülkenin kuzey ve kuzey doğusu Rus askerleri
denetimindeyken, batısı ve güneyi NATO askerlerinin denetimi altındadır.
Ukrayna bu süreçte bir Gürcistan olarak çıkma durumu ile karşı
karşıyadır.
Türkiye’de Soros Vakfı adına kimler ne yapıyor dersiniz?
Ukrayna ve Gürcistan’da uygulanan politika neden bir NATO
ülkesinde uygulanmasın ya da neden uygulanmaz?
Çünkü ülkemizde Rus tarafı olan halklar yok diyeceksiniz, en
azından içimizde Rus yok diye de bilirsiniz... Demek ki bizim ülkemizde
portakal devrimi olmaz!
Ukrayna gibi bir ülkede Rusya'nın tarihi çıkarları vardır ve o
çıkarlarını kaybetmek istemeyecektir. Türkiye NATO ülkesi olarak Rus çıkarından
daha çok Amerika dolaylı olarak NATO çıkarları doğrultusunda yapılandırmış, ona
göre kontrgerilla örgütlenmesini kurmuştur. Düşük yoğunluklu uygulanan savaş
ile bu örgüt yapısı daha aktif hale getirilmiş, değişen koşularla göre kadrosu
yenilenmiştir. Ülkede zaten gözle görünen ama adı konmamış bir portakal devrim
süreci yaşanmış, göreceli olarak ekonomik anlamda refah artmış olmasına rağmen,
sosyal anlamda özgürlükle hala sorunlu olarak devam etmektedir. Son yaşanan
rüşvet skandalları ile kazanılmış ekonomik başarıların da başarısızlığa doğru
yöneldiğini görmekteyiz. Buradan şöyle bir çıkarım yapabiliriz; Portakal devrim
ülkemizde adı konulmadan Amerikan çıkarları doğrultusunda başarılmış ama
süreklilik sağlanamamıştır. İkinci portakal renkli siyasi parti bu yeni düzen
altında halka gerekli refahı getirememiş, sadece firmaların ve ülkelerin
çıkarları yönünde dünya borsası ile birleşme sağlanmış, ulusal firmalar
özelleştirilerek çarkın bir parçası haline getirilmiştir. Kültürel ve siyasi
açılım ise henüz başarıya ulaşmamış, proje olarak hala masanın üzerinde
durmaktadır.
AKP eli ile getirilen açılımlar sözde kalmış, hukuki alt yapısı
oluşturulmamıştır. Açık Toplum Vakfı Türkiye temsilcisinin iktidar partisini
savunması ve onun yanında yer alması ve diğer destekçileri direkt ya da dolaylı
olarak AKP iktidarının yanında yer alması bu projenin devam ettiğini
göstermektedir. Ama bilinmelidir ki, Türkiye Ukrayna, Gürcistan olmayacaktır!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.