Game Over!
Olayları kimin
başlattığı değil, kimin bitirdiği önemlidir. Tarih elbette kimin başlattığını
veya vesile olduğunu yazar ama genelde sonuç ile ilgilenir. Birinci dünya
savaşını bir prens* suikastı ile başlar ama parçalanan Osmanlı’yı yazar!
Tarih çizgisi içinde
değişik kırılmalar, toplumların yeni biçim aldığı ve yeni rolüne uygun
konumlandığı anları işaret eder. Her ülkenin kendisine özgü kırılma tarihleri
vardır ama genelde bu kırımlalar ülkenin iç dinamiklerinden daha çok dış
etkenlerin basıncı ile olur. Hiçbir ülke kendi kendine yeter ve kapalı
ekonomiye sahip değildir, mutlaka birileri ile iletişim içinde olacaktır.
İkinci dünya savaşı sonrası oluşturulan ittifaklar ve birlikler dış etkinin iç
dinamiklerin üstünde yer aldığına şahitlik ederiz. NATO ülkelerine özgü
Gladio yapılanması bu dış gücün iç savaşa ve dıştan gelecek herhangi bir işgale
karşı içte yandaş profesyonel bir gizli teşkilatın öteki adı olarak karşımıza
çıkar. Başlangıçta masum gibi gözüken bu yapılanma, zaman içinde ülke içinde
yaşanan siyasi değişimlerin motor görevini de görecektir. Gladio ilk olarak
İngiltere’de İrlanda ulusal mücadelesine karşı, Büyük Britanya
Krallığının geliştirmiş olduğu bir savunma ve saldırı birliğidir ve yerli
işbirlikçilerden oluşturmuştur. NATO içinde bu deney daha da geliştirilmiş ve
Amerika ile birlikte tüm NATO ülkelerinde uygulanmıştır. Gladio her ne kadar
bulunduğu ülkenin çıkarını savunur gibi gözükmüş olsa da aslında NATO çıkarını
korumak amaçlı bir üst yapılandırmadır. Bunun en çıplak halini 12 Eylül 1980
kırılması ya da öteki söylemi ile faşist darbesi ile gördük. Maraş, Çorum,
Sivas, Bahçelievler … katliamları bir projenin parçası olarak hayata geçmiş ve
darbe için ortam hazırlanmıştır. 12 Eylül darbesi olmasaydı bugün ki gibi
Ortadoğu ülkesi olmayacaktık. Ortadoğu için geliştirilen Büyük Ortadoğu
projesinde eşbaşkan olabilmemiz için bu kırılmanın yaşanması kaçınılmazdı ve o
kaçınılmaz olan NATO ve onun büyük patronun Amerika’nın çıkarına uygundur.
Projeler sadece küçük
ölçekli firmalar için geçerli değildir, ülkeler içinde projeler geliştirilir ve
o projeler içinde beklenen sonuca ne kadar ulaşıldığı toplum mühendisleri
tarafından kontrol edilir. Projeler ortaya konurken “time management” ve bütçe ortaya
konur ve o harcama içinde en iyi sonuç elde edilmeye çalışılır.
12 Eylül kırılmasından
sonra ortaya konan proje için o role uygun lider arayışı sürmüş ve bu işe en
uygun kişi Turgut Özal dışında Erdoğan olmuştur. Özal başlangıçta projeye uygun
kararları almış ve uygulamıştır ama istenilen verimliliği gösterecek ortamı
kaybettiği için yeni bir zemin yaratıldı ve o zemini de yine NATO denetimde
olan Somali’de bölük komutanın gayretleri ile hayat bulmuştur.
Türkiye’ye biçilen
Ortadoğu ülkesi rolüne uygun bir siyasi atmosfer için gerekli lider bulunmuş,
İstanbul Büyükşehir başkanı yeni rolüne ve statüsüne muhalefet partilerin
desteği ile iktidar yolu açılmıştır.
Erdoğan biçilen rolü
en iyi şekilde oynamış ve ülke tarihinde görülen en uzun iktidarda kalma
rekorunu kırmıştır. Amerika’dan gelen özel yetkilinin biçimlendirdiği ekonomik
politika ile var olan projelere sahip çıkmış ve projeleri bitirmek için elinden
geleni yapmıştır. Her iktidar kendi sermaye birikimini yaratan bir iş dünyası
yaratır. Erdoğan iktidarın olanaklarını kullanarak yeni rant alanların
yaratılması ve özelleştirme ile elde ettiği tecrübeyi kendi dar çevresi için
kullandı. Kendisine ait bir medya, kendisine ait geçilmez duvarlar örerken, var
olan politikaların üzerine yeni stratejiler geliştirememiştir. BOP eşbaşkanı
unvanı aldığında ona uygun bir dışişleri bakanı ile çöl topraklarına sefer
yapmaya kalkışmış ama sınırını kısa zamanda öğrenmiştir. Suriye’de iktidar
mücadelesine girmiş ve iç savaşta taraf konumunda kendisini bir anda bulmuştur.
Bu arada gelişen Arap Baharı adı verilen projede ise dışlanmış, yalnız
kalmıştır. Bir koyup üç alma hevesi yarım kalmış, ekonomik beklentileri suya
düşmüştür.
Tarih ile yüzleşelim
demiş, ama tarihin karanlık noktaları üzerine gidiyor gibi yapmış ama gerçek
anlamda yüzleşme için ortam hazırlamamıştır. Daha önce tanınan Kürt realitesi
bir adım daha öteye taşınmış, Kürtler için göreceli olarak daha özgür ortam
yaratılmıştır. Gladio ile yüzleşme yerine henüz varlığı kanıtlanamamış
Ergenekon Örgütü adı altında dava açılmış ve bir çuval gibi ilişkisi olsun
olmasın bir çok yakın tarihin karanlık noktasında yer alanlar bu çuval içine
atılmıştır. Bu sayede suçlular ceza alacak beklentisi yaratılmış ama bu konuda
gerçek anlamda adım atılamamış, İtalya’da olduğu gibi olayların üzerine
gidilememiştir. Her türlü olanağı olmasına rağmen neden üzerine gidemediği soru
olarak ortada duracak ama kafalarda kişiden kişiye değişen cevaplar
bırakmıştır.
Çuval içine atılan
bunca olay ve kişi birbirine karıştırılarak olayların üstü açılıyor gibi
yapılmış, aksine daha da sert bir şekilde kapanmıştır. Bir dönem ülke içinde
aktif olarak Kontrgerilla olarak görev alanların suçlarının üstü çizilmiş,
faili meçhul cinayetler eskiden olduğu gibi faili belirsiz olarak bırakılmıştır.
Erdoğan iktidarının en önemli girişimi, her türlü gücü elinde bulundurduğu
süreç içinde gücü; elde ettiği mevzileri kendi çıkarı için kullanmış ve tarihin
en önemli yüzleşme için fırsatı elinin tersi ile itmiştir.
Projelerde görev
alanlar gerek görüldüğünde değiştirilir, Erdoğan’ın danışman Cüneyt Zapsu’nun
değimi ile delikten aşağıya bırakılacaktır.
Gezi Direnişi ile
aslında açıkça Erdoğan’a “Game Over” denmiş, orada yeni bir toplumun bu çağda
da yaratılabileceği fikrinin filizlenmesine sebep olmuştur. Projelerde bazen
istenmeyen sonuçlar da ortaya çıkabilir. Tarih önceden planlandığı gibi hareket
etmez!
Erdoğan bugüne kadar
insanlar ile oynadı, onları gereksiz yere eziyet etti, hasta olanları (elinde
olanakları olmasına rağmen) zamanında serbest bırakıp tedavi olmalarını
engelledi, çocukların başında gaz fişeklerini patlattı, yaralı, ölü ve travma
içinde gerisinde bir çok kişi bıraktı.
Sadece kasasında biraz
daha para olsun diye, çocuklarının geleceği için iş adamlarından fütursuzca
para aldı, hediye aldı. Devlet adına gittiği ülkelerde aldığı hediyeleri özel
kasasında sakladı, kasasını hangi ülkede saklayacağını şaşırdı...
Şimdi zamanı geldi,
“Game Over” dendi...
Delikten aşağıya
bıraktılar...
Kısa bir zaman sonra
çöp öğütücüsü ile karşılaşacak...
Tarihe iyi bir iz
bırakamadan, arkasında koskoca leke ile gidiyor...
Erdoğan denildiğinde
gelecek kuşak, büyük olasılıkla hırsız, katil, yalancı gibi kelimeleri eşit
olarak görecek... Bulmacalarda yalancı denildiğinde büyük olasılıkla
karşılığında Erdoğan yazılacak...
Bir de Erdoğan’ın
vazgeçmedi, sürekli yedirmeyeceğim dediği valisi, ajanı, bakanı ve polisleri de
sessizce anılacak...
Büyük Osmanlı rüyası
gören bir bakan ile seferlere çıktığı anlatılacak...
Nasıl yalnız ve
zavallı olarak çöl üzerinde terk edildiklerini anlatacak...
Game Over çok önceden
söylendi ama anlamadı, şimdi delikten aşağıya doğru gidiyor, üstelik önce ret
edip, sonra kabul ettiği tapeler ile birlikte... Tape su görevini gördü, aşağıya
doğru çekiyor, yok ediyor.. Önce öğütücü ile karşılaşacak, sonra tarihin
dehlizlerinde yerini alacak...
Hırs, kibir kulakları
sağır eder, yaşayarak gördük...
Game Over Gezi
Direnişi’nde dendi, duymak istemedi...
Şimdi daha yüksek
sesle söylemeye bile gerek yok, artık sonunu yaşıyor!
Peki, proje henüz sona
erdi mi?
Tarih bitmiş olayları
yazar, fala bakmaz!
Tarih olayları kimin
başlattığını değil, kimin bitirdiğini yazar!
İsmail Cem Özkan
------------------------
bu yazıyı yazdım ama yaşadığımız seçim sürecinin sonucu ile bir solcunun öngörülerinin ne kadar hatalı olduğunu yaşam bir kere daha kanıtladı... artık gelecekten beklentileri ve ileriye yönelik yazı yazmama kararı aldım, var olanı değerlendirip, şimdiki zaman ile sınırlı kalacağım. yanıldım, yanıldığımı yaşadığımız seçim bunu gösterdi...
ismail cem özkan 31 mart 2014
---------------------------
*Saraybosna Suikasti,
28 Haziran 1914 saat 01.15'de Arşidük Franz Ferdinand'ın Gavrilo Princip
tarafından suikastı yaşandı. Bunun üzerine Avusturya-Macaristan, Sırbistan'a
savaş açtı. Olay, I. Dünya Savaş'ının başlamasına neden olarak gösterildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.