Türkiye’de sosyal demokrasi faşizmi besliyor!
Faşizm, toplumun çelişkilerinden beslenir, faşizm için
düşman yaratılması veya düşmanın olması zorunludur. Düşman olmadan faşizm
büyüyemez, gelişmez ve geniş halk kitlesi ile buluşamaz. Öncelikle faşizm için
düşman olması şarttır. Faşizm elbette sivil tabanı olması için bazı şartların
olgunlaşması gereklidir, bazı şartlar oluşmadan faşizm tabanda kitleselleşemez.
Bu ortamı hazırlayan siyasi aktör ülkemizde de olduğu gibi sosyal demokrat
düşünce yapısıdır. Sosyal demokrat olduğunu iddia eden yapılar, partiler faşizm
için ortam hazırlar ve faşizmin çizmeleri altında yok olur!
Sosyal demokratlar, çıkarları gereği toplumun
çelişkilerinden yararlanır ve devletin gücü tarafında kendilerini
konumlandırırlar. Sosyal demokratlar için öncelik devlettir. Toplumun çıkarından
önce devletin çıkarı ve var olan statünün devamından yana tavır koyarlar. “Liberalleşen”
sosyal demokratlar her ne kadar devleti küçültme adına işlem yapmış olsalar da Almanya
ve İngiltere örneğinde olduğu gibi sosyal demokrat iktidarların olduğu
bölgelerde faşist hareket yabancı düşmanlığı ya da din düşmanlığı üzerinden
tabanda yayılmaya devam etmişlerdir. Sosyal demokrat politikalar bu düşmanlığı
önleme yanına, alttan alta sessiz desteklemekte ve düşman olarak ilan
edilenlerin şehrin bir yerinde toplanmasına özen gösterirler. Almanya ve İngiltere
örneğinde olduğu gibi adı konuşmamış gettolarda yabancılar bir arada yaşamaya
devam eder ve bu çok doğalmış gibi algılanır.
Ülkemizde yabancı düşmanlığı yerine Kürt ve azınlıklar
üzerine düşmanlık yüzyıllardır vardır. Osmanlı devletinin dağılması Hıristiyan toplumun
Kilislerde örgütlenmesine bağlaması yanında, Müslüman olan Kürtlerin ise ulus
devleti içinde ayrı bir kültür olarak kendilerini tanımlamaları ve yaşamaları
ulus devletin tanımına aykırıdır ve ulus devletin çıkarı bu duruma karşıdır. Sosyal
demokrat iktidarlar, ulus devlet kavramı içinde farklı olana karşı hoşgörü
sınırını devlet çıkarı temelinde oturtmuş, her ne kadar uygulamada bazı
istisnai durumlar olmuş olsa da genel düşünce yapısı azınlıklar ve diğer
kültürlerin kendilerini ifade etmelerine kapalıdır ve sinsi bir şekilde faşizmin
yaygınlaşması için ortam hazırlarlar. En azından sürekli gündeme gelen faşist
söylemden biri, güneydoğu Anadolu bölgesini Yahudiler satın aldı. Öyle bir şey
olmadığını tapu kayıtları ortada olmasına rağmen, bu söylenceyi genelde sosyal
demokrat olduğunu iddia eden politikacılar seslendirmişlerdir. İktidar da gerek
gördüğünde bu yalana sarılmıştır. Türk dilinin kendisine özgü ırkçı kelimeleri
günlük yaşam içinde sık kullanılması toplum içinde azınlıklara karşı düşmanlık
sürekli beslenmekte ve Malatya veya Dink cinayetinde olduğu gibi kendisini
açıktan gösterebilmektedir. Bu dil yapısını elbette sadece sosyal demokratlar
kullanmaktadır, toplumun hemen hemen her kemsinden insanın kullandığına
şahitlik edebiliriz.
Faşizm, ülkemizde hep varlığını hissettirmiştir, çünkü tarih
ile yüzleşilmemiş katliamlar ve cinayetler faşizmin varlık sebebidir. Bu kanlı ve karanlıkta kalan olaylar, ülke
içindeki yaşanan çelişkilerin kökleridir.
Ülkemizde Dikili’de başlayan, Urla’da devam eden ve son
olarak Fethiye’de tabela indirmeye kadar varan faşist saldırıların temelinde sosyal
demokratların Kürt sorunu karşısında çözümünün olmamasında yatmaktadır. Ülke, Kürt
sorununda ve azınlıklar konusunda çelişkilerin olduğu gibi korunması ve var
olan statün devamı konusunda tavır belirlemesinde yatmaktadır. Devlet, ulus
devlet tanımı içinde varlığını koruması gerektiği fikri ve ideolojisi sosyal
demokratların baş çelişkisidir. Çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı bir devlet
fikrine hala kapalıdırlar. Her ne kadar uygulamada cem evleri açmaları ve
desteklemeleri gibi açılımlar gösteriyor olmuş olsalar da devletin en zayıf
karnı olarak ifade edilecek ve bu durum sadece şimdiki zamanı ifade ediyor olsa
da sosyal demokrat düşünce yapısı ve politikasının ileri adımları düşünemediği
ve günü kurtarma politikasından başka seçeneğinin olmadığını göstermektedir. Her
ne kadar Kürt sorunu konusunda teorik çalışmalar yapmış ve ellerinde bu çalışma
dosyaların olmuş olması, tabanına bu çalışmaların sonuçları hakkında ikna edici
çalışma içinde olmadıkları yaşanan bu saldırlar ile daha da çıplak olarak
ortaya çıkmıştır. Sosyal demokratların tabanı bugün için faşist örgütlenmelere
olanak yaratırken, tabanın da faşist örgütlenmeler içinde olabileceğini ve
faşist saldırlar içinde yer alabileceğini görmekteyiz. Kısaca sosyal
demokratlar faşizmin ayak seslerini daha da gür çıkması için ortam hazırlamakta
ve içinden faşist çetelerin ve örgütlerin taban yapmasına olanak sunmaktadır.
Elbette ülkedeki çelişkilerden sadece sosyal demokratlar
beslenmiyor ve diğer ideolojilerde nefret ve düşmanlık söylemlerine
kendilerince katkı sunmaya devam etmekteler. Elbette bu söylemler zaman zaman
karşılıklı söylemler şeklinde de devam etmektedir. Devletin yapısında çok
kültürlü, çok dilli, çok dinli toplum içinde çözümüne inanmayan kesimler Kürt
sorununu düşmanlık temelinde cephelere ayırmada ve çatışmadan beslenmekteler… Faşizm
bu ortamdan beslenir ve tabanda ırkçı temelli bir örgütlenme ile kendi
cephesini kurar. Çatışma kaçınılmaz olarak ayrışmayı ve toplumun bölümlerini
homojenleşmesi için yeniden örgütlenmesini ortaya getirir.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.