Özür dilemek!
Pişmanlığın
seslendirilmiş halidir, bireyler arasında özür dilemek bir anlamda bir kültür
göstergesidir, çünkü özür dileyenin aslında ne kadar geniş açıdan bakabildiğini
ve erdemini gösterir. Kan davalarında özür dilemek aşiretler arasında husumete
son veren ve barış yemeği ile taçlandırılan bir süreci anlatır. Devletin özür
dilemesi ise kısaca “pardon!” demektir, vereceği tazminatını alıp
almayacağınızı sorar, korkudan almayanın tazminatını da bütçeye aktarır!
Devletlerin özür
dilemesi ancak devlet adına sorumlu olan birinin bir heykel karşısında diz
çöküp çelenk koyması da olabiliyor, Polonya’da öldürülen Yahudiler için Willy
Brandt Almanya adına Varşova Gettosu Anıtı önünde diz çöktü, özürü o şekilde
yaptı ve gerekliliğini de arkasından yerine getirdi. Şili, İngiltere,
Sırbistan, Bulgaristan, Fransa, Avustralya, Amerika özür dileyen devletlerdir.
Devletlerin özür dilemesinin nasıl olduğunu bu özürleri nasıl
gerçekleştirdiklerine bakarsanız daha iyi anlaşılır. Özür tek başına bir şey
ifade etmez, her özrün gereklilikleri vardır ve gereklilikler yerine
getirildiğinde özür kabul edilir. Çünkü söz ile yapılan özrün hiçbir anlamı
olmadığı “Dersim Özürü” ile daha iyi anlaşılır. Meclis kürsüsünden çıkıp “özür
dilemekse işte diliyorum, özür dilerim!” demek özür dilediğin kesim tarafından
kabul edildiği anlamına gelmez. Gelmediği içinde o kürsüden söylenen her hangi
bir balon cümle gibi kısa sürede patladı ve yok oldu. Özür dilemenin ikinci
koşulu karşı taraftan yani mağdur kesim tarafından kabul edilmesi şarttır.
Onların beklentisini karşıladığı an balon cümle olmaktan çıkar.
Devletin işlediği
suç bir değil, iki değil, yüz değil, artık kimse çetele tutulacak konumda
değil, çünkü suçların hattı hesabı yok, çünkü hiçbir suçun karşılığında bedel
ödememiş devlet her yaptığını haklı görmekte ve suç için ortam hazırlamaya
devam etmektedir. Devlet suç işlemek için yasaları ona göre düzenlenmiş,
güvenlik birimlerini hukuka uygun insanlık suçu işlemesi için ortam hazırlamış,
açılan davları da olağanüstü mahkemeler eli ile devletin gizlilik ilkelerine
uygun şekilde üstünü örtmektedir. Devlet her şeyden sorumlu hem de hiç
sorumsuzdur. Onun adına cinayetler, faili meçhul cinayetler işlenir, bir kaza
olur o adına yapanların yüzleri görünür gibi olur ama sonra o yüzler bir güzel
aklanarak toplu için destanlaşmış bireylere dönüştürülür. Devlet adına yapılan
işler içinde yüz kızartıcı işler bile övülecek bir şeyin parçası olabilir,
resmi tarih yazıcıları onları öyle bir şeklide sunarlar ki algılarımız
yaşadıklarımızı unutturur, o tarih yazıtının doğru olduğunu düşünürüz.
Toplum içinde
yaşayan bireyler olarak bizlerin algıları toplumsal doğruları doğru olarak
kabul etmeyi ve sorgulamamayı beraberinde getirir. Sorgulayan, araştıran her
birey bir şekilde ötekileştirilir, yalnızlaştırır, yalnızlaşmıyorsa eğer
ekranlar aracılığı ile önüne suç aletleri konularak azgın bir suç makinesi
olarak tanıtılır, çünkü devlet suçu ispatlamak yerine suç yaratır ve masum
insanları suçu ortadan kaldırmak adına cezalandırabilir. Devletin bakışı içinde
ölen her daim suçludur, yaşayan ise kader kurbanı ve affedilmesi gerekendir.
Devletin işlediği
suçlardan rahatsız olanlar mazlum olanlardan ve suça muhatap olanlardan özür
dilediğine şahitlik eder oldum. Gün be günde bu özür dileyenler ve kendince
özeleştiri verenler artmaktadır. Ama benim bu özür dilemek konusunda kafamda
bir çok soru oluşmasına sebep oldu, çünkü neden özür diliyorlar? Kendilerinin
ve atalarının katılmadığı ve hiç bir şeklide suçları olmayan bireyler olarak
özür diliyorlar.
İyi niyet ile
yapılan bu dilemelerin aslında hiç bir anlamı yok. Cinayeti elbette bizim
vergilerimiz ile yaptılar ama bireyler bu cinayetleri örgütlemedi, planlamadı,
sistematik hale getirmedi. Bunu devlet yaptı, kendi adına birilerini hep
kullandı, çünkü devlet adına var olan ülkenin daha fazla yaşaması ve ulus
devlet adına homojen bir toplum oluşturmak için. Güvenlik adına yaptı, öteki
gördüğünü cezalandırdı, asimile edemediğini dere kenarında cansız bedenini
bıraktı. Bunlar bireyler değil, bir devlet politikası olarak yapıldı.
Devletin yaptığını bireyler özür dileyerek yok edemez, suçu hafifletmez. Bireyler belki vicdanlarını rahatlatmak için tercih yaparak özür dileyebilir ama anlamı yoktur. Çünkü her özür gerekliliklerini yerine getirmek adına yapılır. Kuru kuruya özür dileyerek özür dilenmiş olmaz. Suçun, günahın, adına ne derseniz densin özür ortadan suçu kaldırmaz ama üzerine toprak serer, ama toprağı serperken de o sonuçları ortadan kaldırmak için gerekleri neyse yapmalı! Ölülerin mezarlarını bulmak, onlar için abideler yapmak, varsa maddi tazminini yerine getirmek, ellerinden alınmış toprakları ve işlenmeyen yıllara ait kazanımları iade edilmesi, eğer mağdurun akrabaları yoksa onlar adına vakıflar kurarak vakıf adına araştırma ve gerçekler ile yüzleşilmesi için tüm belgelerin ortaya serilmesi, araştırmacılara açılması... Bunu hiç bir birey tek başına yapamaz, nasıl ki suç oluşturan devlet, suçun özür ile gelecek olan gerekliliklerini de yapacak olan devlettir.
Özür dilemek başka
bir anlamı ile mağdura sen suçlu değilsin, sana yapılan senin suçun değildi
demektir. Bakalım o büyüklüğü devlet adına kimler gösterebilecek, bunu gelecek
zaman içinde umarım görme imkanımız olur.
Dersim özürü oldu ama
gerekliliği yerine getirilmediği için o özürün hiç manası ve anlamı olmamıştır.
Özür dileniyorsa devlet adına, gerekleri neyse o yerine getirilmelidir.
Gereklilikleri yerine getirebilecek güçleri olanların özür dileme hakları
vardır!
Devletin işlediği suçtan dolayı bizlerin hiç bir günahı, vebalı ve kara alın yazımız yoktur. O suçu işlerken bizim fikrimizi almamış diktatörlerin, tiranların suçunu neden üzerimizde taşıyalım?
Birey olarak hiç
birimizin suçu yoktur, çünkü o suç işlenirken bizlerde başka bir şekilde baskı
altındaydık. İmkanımız varken o imkanı suç işlerken yerine getirmemişsek, tarih
bizi işte bunun için suçlar.
Kusura bakmayın ben
devletin işlediği bir suçtan dolayı asla özür dilemem, çünkü dilersem yerine
getirmem gereklilikleri vardır ve hiç birini yerine getirecek ne gücüm ne de
imkanım vardır, ama devlet başkanı olursam o zaman size söz veriyorum özür
dileyeceğim!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.