Gerçeklik!
Milattan önce, efsanelerin hüküm sürdüğü Anadolu
topraklarında her şehrin bir devlet olduğu zamanlarda her devletin kendisine
ait bir dili varmış. O dönemde gelecekten haber veren rahipler varmış. Her
kesilen kurbanın kanından gelecek ile ilgili bir şeyler söylerlermiş…
Rahipler efendilerin hizmetinde olduğu kadar efendileri de
koltuklardan alıp yerine istediklerini getirdikleri bir güce erişirmiş, çünkü
gelecekten haber verenler bugüne komuta edebilirler…
Rahiplerin bu gücü karşısında hangi kral, hangi lider
durabilir ki, o yüzden liderler rahipleri satın almayı öğrenmişler… Rahiplere
hükmeden geleceğe ve yönettiği topluma da hükmedebilir, onları gerek gördüğünde
birer silaha dönüştürebilirmiş… Efsaneler o zaman topluma hükmetmeye başlamış. Uydurulan,
yaratılan efsaneler ile toplum bir hizaya sokulur olmuş…
Binlerce yıldan fazla efsaneler ya da yaratılan gerçeklikler
ile toplumlar yönetilir olmuş. Şehir devletler ortadan kalkmış, imparatorluklar
kurulmuş. İmparatorlukların yerini cumhuriyetler almış ama efsanelerin gücü hiç
eksik olmamış… Çünkü yaratılan gerçeklik var olan gerçekliğin üstünde hala
hüküm sürermiş…
Hırsı olmayan bireyin fiyatı olmaz, o yüzden her bireye bir
hırs verin demiş kahinin biri... O zaman ömür boyu sorunsuz koltuğunda
oturursun… Bu öğüt kutsalmış, çünkü şehir devletlerde verilen her öğüt sonunda öğüt
verene kutsadın beni denirmiş…
Milattan önce toplumdan bugüne bırakılan birçok öğüt
destanların, efsanelerin içinde yerini korurken, bugün ki insan sosyal medyada
uydurulmuş öğütleri gerçek sanarak paylaşmaya devam edermiş. Çünkü gerçek öğüt
ancak gerçekler üzerinde kurgulanabilir…
Rüzgarla yol alıp zorbalığa boyun eğenlerin coğrafyasında
bir çok zenginlik bu boyun eğme sırasında yok oldu, zenginlik yerini kısır bir
döngüye bıraktı… İktidar mücadelesi ve güç gösterileri binlerce yıldır devam
eder ve her güçlü tarihin çöplüğünde elinde kanlı ile yer almıştır.
Tarih bize tek kişinin iradesinin toplumları değiştirdiğini
yaratılmış gerçeklik içinde anlatır… Tek kişinin iradesine bağlı her yapı
tarikattır... Tarikatlar duruş noktalarına göre gerçeği yeniden yaratır ve
inanmanızı ister... Hayat tarikatların penceresinden daha büyüktür, evren
sonsuzdur...
Efsanelerin hüküm sürdüğü coğrafyamızda gerçeklik hala
yaratılan olarak karşımızda durmaktadır…
Acıları gülüşümüzden bir türlü uzaklaştıramadık...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.