Mülteci!
Bir ülkede faşizm yükselmesini istiyorsanız yanı başınızda
savaş çıkarın yeterlidir, çünkü ülkenizin gümrük kapılarını mülteciler
açacaktır.
Mülteci kavramı en çok istismar edilen kavramların içinde
yer alır, çünkü her dönem içinde başka anlamlar yüklenerek algılar ile oynanır.
Algı ile oynayanların amacına hizmet ettiğinde mülteciler görünür kılınır,
yoksa onlar yok sayılır…
Mülteciler savaştan kaçan ve her şeyleri ellerinden alınmış
olarak homojenleştirmek aslında savaşı ve mülteci kavramını yeteri kadar
incelenmediğini ortaya çıkarır... Mülteci kavramı gözümüzün önünde olan ama
gerçekten fazla bilgi sahibi olmadan fikir yürütülen bir alandır...
Savaşların yan ürünü mültecilik kavramı sermayenin yeni
sermaye biriktirme alanı oldu... Mülteci ile kara para aynı yerde anılan bir
sanayi sektörünün pazarı oldu... Eğer bir yerde sektör oluşmuşsa orada
suistimal edilecek çok şey de var anlamındadır.
Mültecilik konusunda bilgisizlik birçok kişinin geçim
kaynağı olmasının yanında, devlet
korkutmak amaçlı eğitim ile içimize işler... İstikrar adı verilen eğitim
programından geçen biri, fikrini bilgiye dönüştürmek yerine düşmanlık üzerine
kendisini konumlandırır... Faşizme karşı olanlar bile mülteci kavramı içinde
faşizmi destekleyen ve büyüten konumunda da olabilmektedir...
Emperyalizm hakim olduğu ülkelerde istikrarı ortadan
kaldırarak, kontrollü kara para ve insan hareketleri (yasal ya da dışı göç)
sayesinde amacına uygun siyasi iktidarlar oluşturur... Mülteciler üzerinden
devletler iç işlerindeki pürüzleri faşist uygulamalar ile yok ediyor ya da
baskı altına alıyor...
Ulus devlet yıkıldı... Sermaye biriktirme görevi ulusun
elinden alındı, şimdilerde bu sermaye biriktirme görevi sanki mülteciler
üzerine yıkılmış gibi... Mülteci giden ülkeye sanki görünmeyen bir sermaye
hareketi oluyor gibi...
Mülteci kavramı metaya dönüştü, üzerinden para yemeyen
kalmadı... Mülteci batmakta olan ülkenin can simidi konumuna geldi... Onlar
sayesinde merdiven altı esnaf bile yüzü güldü...
Küreselleşme ulus devletini yok etti, yerine yeni bir şey
koyamadı ama toplumlar çürümeye devam ediyor...
Bir toplum göç ya da mülteci yolu ile içten parçalanır ama
her zaman olumlu bir şey olur anlamına gelmez... İslami fobi kavramının en üst
boyutlara taşındığı Avrupa medeniyeti içinde toplumlar yıkılan devletlerinin
yerine koyamadıkları sistemlerini kıta boyutunda İslam karşıtlığı üzerinden bir
arada durmaya ve kendilerini tanımlamaya çalışıyorlar.
Bir yere cihat ilan edenler mülteci gibi gözükerek ülkenin
her yerine sızanlar her türlü propagandayı aldıkları yardımlar ile
yürütürler... İhtiyacı olanlar yerine propaganda amaçlı göçlerde bu istismar
edilen alan içinde açılan bir kulvardır...
Küreselleşme kültürleri yok ediyor...
İnsanlar tanımadıklarından nefret eder ve korkarlar. Onlara
yüklenmiş anlamlar içinde korkuyu büyütürler... O yüzden kapitalizm korkuyu
yayarken anlaşılmayan ve kendisini ifade etmesine engel olduklarının üzerinden
yapar...
Demir perdenin arkasında korkunç insanlar yaşardı,
şimdilerde savaştan kaçan mülteciler ve İslam... Çünkü tanımıyorlar ve
korkuyorlar. Onlarda sanki kendilerine sipariş edilmiş kıyafetler ve saç sakal
düzenlemesi ile buna hizmet ediyorlar...
Öç almak... Kendisini ifade etmek için güç kullanmaktan
başka çaresi yokmuş gibi algı içinde yaşayanlar...
Kendi bedenini ölüme döndürüp açlık grevleri ile kendisini
ifade edenler... Aynı şekilde canlı bombalar... Hepsi bir şeye hizmet etmekte,
çünkü korkuyu büyütmekte...
Korku!
Kapitalizm bizi korku içinde yaşamamızı istiyor, daha
güvenli, daha korunaklı şehirler, devletler ve siteler... Dokunulmaz ama en
zayıf yaratıklar...
Bizler bilmeden veya bilerek sisteme hizmet ediyoruz, çünkü
bizim aptal edilme sürecimiz olan eğitimde bunlar normal olarak ve olması
gerekenler olarak tanıtıldı. Macera ruh ortadan kaldırıldı, bilinmeze doğru
yolculuk yok. En güvenli yerlere, en güvenli araçlar ile ulaşıyoruz.
En güvenli devletlerde yaşamak için hepimiz bilerek ya da
bilmeyerek mülteciyiz...
Ezilmiş, hor görülmüş, 3. dünyaya ötelenmiş bizleriz... Ve
bizler ne yazık ki öteleyenlerin kapı kulu olmak için bir birimizin üzerine
basıyoruz...
Mülteci alan ülke mülteci veren konumda olması yaşamın
ironisi mi?
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.