Don Kişot
Perdeye yansıtılmış duvar fayansının üzerine işlenmiş mozaik
şeklinde Donkişot duvar resmi vardır. Önünde Don Kişot ve onun yaveri Sancho
Panza. Don Kişot, Orta Çağ şövalye hikayelerine saplantı derecesinde meraklıdır
ve bir gün gezgin bir şövalye olmaya karar verir. Yaveri Sancho Panza ile
birlikte maceralara doğru ilk adımını atar. Onun hayali vardır; kavuşmak
istediği bir sevgili, onun aşkını kazanmak istemektedir. Adı Dulcinea’dır.
Hayalinde ki güzel şimdi nerededir, kimlerin elinde acılar çekmektedir? Donkişot şehre doğru giderken duvar resmi olan
perde açılır…
Sahnenin derinliği içinde bir alan görürüz.
Orta Çağda ispanya’da bir meydan gözlerimizin önündedir.
Uzaktan bakınca sanki 16:9 geniş ekran gibi geldi sahne birden gözüme… Daha dar
sahnede seyretmeye alışmıştım, yeni yapılan bu sahnede ilk defa bir eser izleme
şansına sahip oldum. Son yıllarda her alışveriş merkezi (AVM) bir sanat dalına
binanın bir bölümünü açarak orada sanatseverleri çekmek hem de dolaylı reklam
yapma şansına eriyorlar. AVM’lerin genel stratejisinden sanat da faydalanıyor, karşılıklı
çıkar ilişkisi, hangisi daha karlı onu para kazananlar daha iyi bilir. Her ne
kadar AVM içini beğenmesem de reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek işverenler
para yatırıyor ve bizler de bu reklam için yapılan sanat alanlarından
yararlanıyoruz. Kötünün iyisi diyelim, çünkü sanat için yapılan binalar bir bir
satılırken ve yıkılırken hiç yoktan elimizde olanlar var diyebiliyoruz. Yeni
açılanlar ise sahne bolluğu yaratıyor gibi algı oluşturmuş olsa da, sanatta var
olan kalitede düşmeye endeksli olarak daha çok balon işler (eğlence odaklı ve
para amaçlı) sergilenen alanlara dönüşüyor. Elinde yiyecek ile salona girip
sahnede yaşananları izlemek. Olmazsa cep telefonu ile bak buradayım demek için
canlı yayın yapmak… Bu kısa günümüze yönelik mesajlardan sonra izlediğim şölene
döneyim!
Meydan her zamanki gibi hareketli, aşk mevsimi başlamış
gibidir, aşık olmak için kanat çırpan melekler sanki o meydanı teslim almış
gibidir. Hancı Lorenzo, kızı Kitri’yi zengin Gamache ile evlendirmek
istemektedir. Oysa Kitri, Basilio’yu sevmektedir. Bu sırada Don Kişot ve
Sancho Panza şehre gelir. Don Kişot, Kitri’yi görür görmez, kafasında
yarattığı aşkını bulduğunu düşünür. Meydandaki şenliğin ortasında Kitri ve Basilio,
arkadaşları Espada ve Mercedes’in yardımıyla oradan kaçmayı başarır. Don Kişot
ve Sancho Panza da onları takip eder. Gamache ve Lorenzo da vakit kaybetmeden
çiftin peşine düşer.
Don Kişot ve Sancho Panza kaçan çiftin bir Çingene (Roman)
kampına sığındığını keşfeder. Herkes gecenin romantik atmosferinin
etkisindedir. Don Kişot hayallere dalar ve Kitri’nin aslında Basilio’yu
sevdiğini anlar. O sırada birden fırtına kopar. Don Kişot bir yel değirmenine
saldırır; onu bir canavar olarak algılamıştır. Ancak bu çarpışmanın sonunda
sefil bir halde yere yığılır ve kendinden geçer.
Don Kişot büyülü bir rüyaya dalar ve gözünün önünden
olağanüstü güzellikte görüntüler geçer. Kitri’yi gene Dulcinea olarak görür.
Şafağın sökmesiyle Çingene Kampı’ndan kaçan Kitri ve Basilio’yu Sancho Panza
fark eder ve hemen Don Kişot’u uyandırır. O sırada kampa varan Lorenzo ve
Gamache onlara Kitri’yi sorar. Genç aşıklara sempatiyle bakan Don Kişot,
Lorenzo ve Gamache’ı kasıtlı olarak yanlış yönlendirir. Ancak Sancho Panza
ikiliye bilinçsizce doğru yolu gösterir.
Kitri ve Basilio her ne kadar saklanmaya çalışsa da, sonunda
yakalanır. Lorenzo, kızından Gamache’ın ilgisine karşılık vermesini ister. O
sırada Basilio sahte bir “intihar” sahnesi yaratır. Kitri bunun bir oyun
olduğunu anlayınca, Don Kişot’a Basilio ile evlenmek istediğini söyler ve
konuyla ilgili Lorenzo’yu ikna etmesini rica eder. Bir anda Basilio
“hayata” döner! Düğün hazırlıkları için herkes coşkuyla oradan ayrılır.
Halk çiftin evliliğini kutlamaktadır. Don Kişot da çiftin
evlenmesinden dolayı mutludur. Onlara samimi bir biçimde veda ederek, yeni
maceralara doğru yola koyulur.
Balenin öyküsü böyledir, öykü gösterimin sadece bir
parçasıdır, ona vücut veren müziktir. Müzik öyle bir şekilde bizi bizden alır
ve olayların içine taşır ki, sahnede yer alan tüm sanatçıların mimikleri, vücut
hareketleri ile bütünleşiriz. Her nota bir harekete dokunur, her hareket bir
nota olarak bilincimizin içine işler. Nota ve hareket... Balenin vazgeçilmez
bütünüdür. Bale müziksiz kalamaz ama müzik daha özgürdür. Özgürlüğünü bölümler
arasında geçişte kendisini gösterir.
Her perdenin kapanışı her sahne düzenin değiştiğinin ve
başka bir maceranın başladığını anlatır. Her bölümde görev alan sanatçılar ayrı
ayrı seyircinden hak ettikleri alkışı alır. Her alkış onların bütünlüğüne ve
sahnede çıkardıkları o muhteşem sunamadır. O gösteri öyle bir şölen halini alır
ki klasik balenin ne olduğunu ve hangi hareketin, hangi mimiğin hangi vücut
dengesinin neyi anlattığını öğrenirsiniz. Öğrendikçe evrensel başka bir dilin
içinde anlatılan öykünün sizde ki çağrışımları ile yüzleşirsiniz…
Don Kişot Balesini izlemenizi öneririm, üstelik 26 Aralık
1869’da ilk defa sahnelen bu şölenin günümüze taşınan o büyük mirası izlemeniz
gereklidir, çünkü müziği, koreografisi, kostümleri ve mimikleriyle sizi
bambaşka bir yolculuğa çıkarır. İşin arkasında haftalar süren, yılların
birikimi olan ağır bir işçilik, ince bir sanat vardır.
Don Kişot balesi teknik anlamda çok zor bir bale olduğunu
kaynaklardan okudum, izlerken de o kaynağın ne kadar doğru şeyler yazdığını
içselleştirdim güç ve iyi bir kondisyon istiyor. Sahnede yer alan sanatçıların
o zoru nasıl başarı ile gerçekleştirdiklerine şahit olmanız gereklidir.
Dışarıdan bakan için çok kolay gibi gelen her hareket basit olmadığını, çok zor
olanı dayanışma ile nasıl kolaymış gibi kusursuzca gösterdiklerini izledim… Her
birinin alın teri çoktan alkışı hak etmişti ve seyirci de zaten yerinden
fırlayarak ayakta alkışladı, bravo sesleri salonu doldurdu.
Sahne sadece balet ve balerinden oluşmuyor elbette. Sahne
dekoru, kostümleri, video olarak sahneye verilen görüntüler, özellikle Don
Kişot uykudayken yaşadıkları ışığın balet ve balerini izlediği sahneler ile
sahnede olan her şeyin bir bütün olduğunu ve hiç biri diğerine gölge etmediği
gibi görsel olarak da büyük katkı yaptıklarını gördük. Her zaman olduğu gibi
görünmeyen orkestra o çukurdan notları üzerimize yayarken orkestrada elleri
nasır bağlamış birikimli usta müzisyenler ve onların yönetenini de unutmamak
gereklidir. Onlar olmasaydı, onların katkısı ve verdikleri boşluklar olmasaydı
sanırım bu kadar güzel klasik bale şölenini izleyemezdik…
Sahne önünde, arkasında, yanında artık kimin emeği geçmişse
her birine teşekkür etmek gereklidir. Salonda bravo seslerine karışan alkış
hepsine gitti…
İsmail Cem Özkan
Don Kişot
Müzik: Ludwig Minkus
Koreograf: Marius Petipa
Sahneye Koyan Ve Düzenleyen: Ayşem Sunal Savaşkurt
Orkestra Şefi: Roberto Gıanola
Dekor Tasarımı: İsmail Dede
Kostüm Tasarımı: Gizem Betil
Işık Tasarımı: Önder Arık
Kitri: Gizem Atik Tuncay, Melike Koper, Berfu Elmas,
Büşra Ay, M. Özde Eren
Basilio: Melih Mertel, Olcay Tunçeli, Batur Büklü,
Çağatay Özmen
Don Kişot: Alkış Peker, Alper Akalın, Egemen Kement
Sancho Panza: Ürün İndere, Murat Öztekin
Gamache: Özerk Tozkoparan, Onur Tunay
Lorenzo: Kerem Kuraner, Ahmet Eroğlu
Espada: Olcay Tunçeli, Oliver Spence, M. Nuri Arkan,
Çağatay Özmen, Batur Büklü
Mercedes: Deniz Kılınç, Melike Koper, Ebru
Cansız, M. Özde Eren, Julia Hartmann
İki Arkadaş: Zuhal Karaca, Hüma Ersel Sökmen
Maia Ito, Asena Ökte
M. Özde Eren, Julia Hartmann
Büşra Ay, Berfu Elmas
Zeynep Serpen, Merve Topaldemir
Rüya Kraliçesi: Büşra Ay, M. Özde Eren, Gizem Atik
Tuncay, Zeynep Serpen
Amor (Cupid): Berfu Elmas, Hüma Ersel Sökmen, Maia Ito,
Asena Ökte, Merve Topaldemir
Eda Yeker
Çeri Başı: M. Nuri Arkan, Can Bezirganoğlu, Alican
Güçoğlu, Ali Türkkan
Ve İstanbul Devlet Opera Ve Balesi Sanatçıları
Dönüşümlü Olarak Dans Edecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.