Şahane Züğürtler
1920’li yıllar Paris. Beyaz Rusların sürgün yeridir. Henüz
devrim olalı çok olmamıştır, içlerinde geriye dönme ümidi olan beyaz Ruslar ve
çar çevresi Paris’te yaşam mücadelesi vermektedir. Daha önceki sürgünlerin
yerini yenileri almıştır. Rusya’da devrim ve onun mücadelesi batıda mülteci
akımı anlamına gelmektedir. Her dönemin liderleri yeni mülteci dalgasını ve
daha önce mülteci olanların geri dönmesidir.
Beyaz Ruslar Paris’in değişik otellerinde kalmaktadır, gün
geçtikçe fakirleşmekteler, ülkeden getirdiklerini teker teker ellerinden
çıkarmaktalar, artık çalışmak zorundadırlar. Para suyunu çekince geçmişte ne
olduğu değil bundan sonra ne yapacağı ile ilgilenmekteler. Çar ailesinden
Grandüşes Tatyana Uratieff ve onun ile evli olan Prens Mikhaïl Uratieff bir
otel odasında fakir günlerini yaşamaktadır. Ellerinde çar Rusya’dan
getirdikleri büyük miktarda para vardır ve o parayı Fransız bankasına
yatırmıştır. O paranın bankada bağlı kalması savaş yıllarının ve sonra ki
sürecinde iç piyasanın ihtiyacı vardır ve banka yetkilileri Prens Mikhaïl
Uratieff’i ikna etmek için peşinden koşmaktalar ve hatta Fransız hükümeti onun
güvenliğini sağlamaktadır. Prens Mikhaïl Uratieff gururludur ve çar Rusya’sına
bağlıdır. Tek bir kuruşuna dahi dokunmayacaktır, kendi durumu ne kadar kötü
olursa olsun… Grandüşes Tatyana alışkanlıklarını henüz terk etmemiştir ama yeni
koşullara da uyum sağlamaktadır. O alışverişe gittiğinde marketten çaldıklarını
eve getirmektedir. Market sahibi görmüş olsa da görmezden gelmektedir, çünkü
Fransız hükümeti bu konuda market sahibine parasını ödemektedir.
Günlerden bir gün beş parasız kaldıkları gün gazeteden
gördükleri bir ilan üzerine iş başvurusu yaparlar. Kaldıkları otelden gizlice
ayrılırlar, ellerinde kalan bir kılış ve flama ile birlikte. İki sembol Rus
onurunu sembolize etmektedir.
Yeni iş yeni isimler altında çalışmak onların kimliğin
üstünü kısa sürede olsa örtecektir.
İş başvurusu yaptıkları yerde kabul görürler, yatacak,
içecek ve bir miktar para karşılığında hizmetli olarak işe başlarlar. Kısa
sürede ev sahiplerine kendilerini sevdirirler. Patronları (Charles Dupont) işçi
partisi milletvekilidir. Solcudur ve Rusya’dan petrol imtiyazı almak için
uğraşmaktadır. Onun içinde Rusya’dan gelecek olan petrol bakanı ile buluşma
ayarlamak için uğraşmaktadır. Charles Dupont aynı zamanda yanında çalıştıkları
kadınlara karşı çapkınca yaklaşmaktadır. Onların çaresizliğinden yararlanma
yoluna gitmektedir. Karısı Fernande Dupont ise bu durumu bilmektedir.
Kendisince önlemler almak için uğraşmaktadır ama yaşadığı yaşam kalitesini
düşündüğümüzde elbette çok da ses çıkaramamaktadır. İki çocukları vardır.
Olaylar gelişir, geçmiş onların peşini bırakmaz. Beklenen
konuk bir gün gelir ama konuğun kim olduğunu öğrenen Grandüşes Tatyana ve eşi
Çar Rusya’sından kaçmadan önce kaldıkları hapishane günlerini anımsarlar. O
hapishanede Grandüşes Tatyana tecavüze uğramıştır. Beklenen konuk işte
kaçtıkları hapishanenin müdürüdür. Sorgularını yapandır. Geçmiş ile yüzleşme
kaçınılmazdır…
Kendilerine ne denli büyük acılar yaşatmış olsalar da,
Devrim’e ne denli karşı olsalar da, kendilerini bu duruma düşürenlerden intikam
almak için yanıp tutuşsalar da açlık ve sefalet içinde yaşayan, acı çeken bir
Rus halkı vardır. Ve Prens, ömür boyu hizmetçi kalacaklarını bile bile, Rus
halkının mutluluğu, Rusya’nın özgürlüğü, Batı’nın petrol kuyularını ele
geçirmemesi uğruna hesabındaki tüm parayı Komünist Rusya’nın petrol bakanına
verecektir…
Prens Uratieff ve karısı Grandüşes Tatyana yaşamlarının geri
kalanını fakir ama mutlu olarak geçirmeye karar verirler, onların yeni vatanı
sürgün yaşadığı ülkedir ve çalışarak hayatlarına devam edeceklerdir.
Aslında dört perde olarak sahnelenen oyun büyük bir zevk ile
izledim. Perdelerin her kapanışı başka bir bölümün başlangıcını ifade
etmektedir. Her bölüm başka bir dekor ile sahnede yerini almıştır. Her bölümün
dekoru ile birlikte kostümleri de değişmektedir. Işık genelde sabittir, sadece
Prens Uratieff ve karısı Grandüşes Tatyana özel konuşmaları olan sahnelerde
onların üzerine yoğunlaşmakta diğer alanlar karartılmaktadır. Müzik olayların
akışı içinde sahne ile bütünleşmektedir.
Şahane Züğürtler, güldürüyle dramın iç içe olduğu, insan
sevgisinin hep ön planda tutulduğu bir oyun. Bir an kahkahalarla gülerken, az
sonra dramın içinde bulabiliyorsunuz. Belli bir karamsarlık vardır oyunda. Ama
öylesine ustaca kaleme alınmış ki yapıt, bir daha geri gelmeyecek
güzelliklerin, bir daha gerçekleşemeyecek hayallerin arkasından ağlamak yerine,
birbirine sevgiyle sarılmış insanların her şeye yeniden başlayabileceklerine,
her şeyin üstesinden gelebileceklerine inanıyorsunuz.
Oyunun yönetmeni daha önce sahneye koymanın getirmiş olduğu
alışkanlık ile oyunun dekorunu, kostüm seçimini, oyuncuların karaktere
verdikleri hayat yönetmenin seçimini ve o seçime uygun sahnelemeyi görüyoruz.
Son sahnede seçilen kostüm bana göre geçmişin en şaşalı günlerinde giyilen
kostümdür ve emekleri ile geçinen karı kocanın o kostüme ulaşması biraz güç
gibi geldi ama yönetmen madem böyle seçmiş, geçmişin özlemi bir kostüm ile
yaşanacaktır… ama tasarruf yapmak zorunda olan iki emekçileşmiş çar ailesinin
fertleri için kostüm almak yerine daha özel daha mütevazi elbise ile çağrışım
yaptırabilinirdi…
Oyunculuk konusunda bana göre her hangi bir sorun görmedim,
seçilen roller, rollere hayat veren oyuncular ve birbiri ile olan ses ahengi ve
sahnede ki uyumları bu oyunun ruhuna çok şey katmışlar diye düşündüm, gülünecek
yerde güldük, üzülecek ve vicdanımızı sızlatan yerde vicdanımız sızladı...
hayatın karanlık ve kırılgan sürecine dokunan oyunda kara mizah abartılmadan
uygulanmış, sahnede canlandırılmış. Oyuncular kendilerine verilen rolü en iyi
şekilde hayat vermişler…
Fransız bulvar tiyatrosunun öncülerinden aktör, yazar ve
yönetmen Jacques Deval'in 1933'te yazdığı komedi, eğlenceli iki saat geçirmek
isteyenler için kaçırılmaz bir fırsat. İzleyin, fırsatınız varsa kaçırmayın
derim, çünkü size ileride anımsayacağınız bir iz bırakacaktır.
İsmail Cem Özkan
Şahane Züğürtler
Yazan: Jacques Deval
Yöneten: Haldun Dormen
Çeviren: Asude Zeybekoğlu
Müzik: Mertol Şalt
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel
Kostüm Tasarımı: Canan Göknil
Işık Tasarımı: Özcan Çelik Yardımcı
Yönetmen: Can Doğan
Yönetmen Yardımcıları: Ceylan Çete, Doğan Şirin, Emel Bertan
Efekt Tasarımı: Serkan Yavşan
Oyuncular: Barış Çağatay Çakıroğlu, Buğra Can
Ildırışık, Can Başak, Can Doğan, Ceylan Çete,Çağrı Özgür
Hün, Dilay Taşkaya, Engin Akpınar, Hakan Güner, Müge
Akyamaç, Onur Şirin,Özgün Akaçça, Süeda Çil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.