Galata Gazete


4 Nisan 2018 Çarşamba

Şahane Züğürtler

Şahane Züğürtler

1920’li yıllar Paris. Beyaz Rusların sürgün yeridir. Henüz devrim olalı çok olmamıştır, içlerinde geriye dönme ümidi olan beyaz Ruslar ve çar çevresi Paris’te yaşam mücadelesi vermektedir. Daha önceki sürgünlerin yerini yenileri almıştır. Rusya’da devrim ve onun mücadelesi batıda mülteci akımı anlamına gelmektedir. Her dönemin liderleri yeni mülteci dalgasını ve daha önce mülteci olanların geri dönmesidir.

Beyaz Ruslar Paris’in değişik otellerinde kalmaktadır, gün geçtikçe fakirleşmekteler, ülkeden getirdiklerini teker teker ellerinden çıkarmaktalar, artık çalışmak zorundadırlar. Para suyunu çekince geçmişte ne olduğu değil bundan sonra ne yapacağı ile ilgilenmekteler. Çar ailesinden Grandüşes Tatyana Uratieff ve onun ile evli olan Prens Mikhaïl Uratieff bir otel odasında fakir günlerini yaşamaktadır. Ellerinde çar Rusya’dan getirdikleri büyük miktarda para vardır ve o parayı Fransız bankasına yatırmıştır. O paranın bankada bağlı kalması savaş yıllarının ve sonra ki sürecinde iç piyasanın ihtiyacı vardır ve banka yetkilileri Prens Mikhaïl Uratieff’i ikna etmek için peşinden koşmaktalar ve hatta Fransız hükümeti onun güvenliğini sağlamaktadır. Prens Mikhaïl Uratieff gururludur ve çar Rusya’sına bağlıdır. Tek bir kuruşuna dahi dokunmayacaktır, kendi durumu ne kadar kötü olursa olsun… Grandüşes Tatyana alışkanlıklarını henüz terk etmemiştir ama yeni koşullara da uyum sağlamaktadır. O alışverişe gittiğinde marketten çaldıklarını eve getirmektedir. Market sahibi görmüş olsa da görmezden gelmektedir, çünkü Fransız hükümeti bu konuda market sahibine parasını ödemektedir.

Günlerden bir gün beş parasız kaldıkları gün gazeteden gördükleri bir ilan üzerine iş başvurusu yaparlar. Kaldıkları otelden gizlice ayrılırlar, ellerinde kalan bir kılış ve flama ile birlikte. İki sembol Rus onurunu sembolize etmektedir.

Yeni iş yeni isimler altında çalışmak onların kimliğin üstünü kısa sürede olsa örtecektir.

İş başvurusu yaptıkları yerde kabul görürler, yatacak, içecek ve bir miktar para karşılığında hizmetli olarak işe başlarlar. Kısa sürede ev sahiplerine kendilerini sevdirirler. Patronları (Charles Dupont) işçi partisi milletvekilidir. Solcudur ve Rusya’dan petrol imtiyazı almak için uğraşmaktadır. Onun içinde Rusya’dan gelecek olan petrol bakanı ile buluşma ayarlamak için uğraşmaktadır. Charles Dupont aynı zamanda yanında çalıştıkları kadınlara karşı çapkınca yaklaşmaktadır. Onların çaresizliğinden yararlanma yoluna gitmektedir. Karısı Fernande Dupont ise bu durumu bilmektedir. Kendisince önlemler almak için uğraşmaktadır ama yaşadığı yaşam kalitesini düşündüğümüzde elbette çok da ses çıkaramamaktadır. İki çocukları vardır.

Olaylar gelişir, geçmiş onların peşini bırakmaz. Beklenen konuk bir gün gelir ama konuğun kim olduğunu öğrenen Grandüşes Tatyana ve eşi Çar Rusya’sından kaçmadan önce kaldıkları hapishane günlerini anımsarlar. O hapishanede Grandüşes Tatyana tecavüze uğramıştır. Beklenen konuk işte kaçtıkları hapishanenin müdürüdür. Sorgularını yapandır. Geçmiş ile yüzleşme kaçınılmazdır…

Kendilerine ne denli büyük acılar yaşatmış olsalar da, Devrim’e ne denli karşı olsalar da, kendilerini bu duruma düşürenlerden intikam almak için yanıp tutuşsalar da açlık ve sefalet içinde yaşayan, acı çeken bir Rus halkı vardır. Ve Prens, ömür boyu hizmetçi kalacaklarını bile bile, Rus halkının mutluluğu, Rusya’nın özgürlüğü, Batı’nın petrol kuyularını ele geçirmemesi uğruna hesabındaki tüm parayı Komünist Rusya’nın petrol bakanına verecektir…

Prens Uratieff ve karısı Grandüşes Tatyana yaşamlarının geri kalanını fakir ama mutlu olarak geçirmeye karar verirler, onların yeni vatanı sürgün yaşadığı ülkedir ve çalışarak hayatlarına devam edeceklerdir.

Aslında dört perde olarak sahnelenen oyun büyük bir zevk ile izledim. Perdelerin her kapanışı başka bir bölümün başlangıcını ifade etmektedir. Her bölüm başka bir dekor ile sahnede yerini almıştır. Her bölümün dekoru ile birlikte kostümleri de değişmektedir. Işık genelde sabittir, sadece Prens Uratieff ve karısı Grandüşes Tatyana özel konuşmaları olan sahnelerde onların üzerine yoğunlaşmakta diğer alanlar karartılmaktadır. Müzik olayların akışı içinde sahne ile bütünleşmektedir.

Şahane Züğürtler, güldürüyle dramın iç içe olduğu, insan sevgisinin hep ön planda tutulduğu bir oyun. Bir an kahkahalarla gülerken, az sonra dramın içinde bulabiliyorsunuz. Belli bir karamsarlık vardır oyunda. Ama öylesine ustaca kaleme alınmış ki yapıt, bir daha geri gelmeyecek güzelliklerin, bir daha gerçekleşemeyecek hayallerin arkasından ağlamak yerine, birbirine sevgiyle sarılmış insanların her şeye yeniden başlayabileceklerine, her şeyin üstesinden gelebileceklerine inanıyorsunuz.

Oyunun yönetmeni daha önce sahneye koymanın getirmiş olduğu alışkanlık ile oyunun dekorunu, kostüm seçimini, oyuncuların karaktere verdikleri hayat yönetmenin seçimini ve o seçime uygun sahnelemeyi görüyoruz. Son sahnede seçilen kostüm bana göre geçmişin en şaşalı günlerinde giyilen kostümdür ve emekleri ile geçinen karı kocanın o kostüme ulaşması biraz güç gibi geldi ama yönetmen madem böyle seçmiş, geçmişin özlemi bir kostüm ile yaşanacaktır… ama tasarruf yapmak zorunda olan iki emekçileşmiş çar ailesinin fertleri için kostüm almak yerine daha özel daha mütevazi elbise ile çağrışım yaptırabilinirdi…

Oyunculuk konusunda bana göre her hangi bir sorun görmedim, seçilen roller, rollere hayat veren oyuncular ve birbiri ile olan ses ahengi ve sahnede ki uyumları bu oyunun ruhuna çok şey katmışlar diye düşündüm, gülünecek yerde güldük, üzülecek ve vicdanımızı sızlatan yerde vicdanımız sızladı... hayatın karanlık ve kırılgan sürecine dokunan oyunda kara mizah abartılmadan uygulanmış, sahnede canlandırılmış. Oyuncular kendilerine verilen rolü en iyi şekilde hayat vermişler…

Fransız bulvar tiyatrosunun öncülerinden aktör, yazar ve yönetmen Jacques Deval'in 1933'te yazdığı komedi, eğlenceli iki saat geçirmek isteyenler için kaçırılmaz bir fırsat. İzleyin, fırsatınız varsa kaçırmayın derim, çünkü size ileride anımsayacağınız bir iz bırakacaktır.

İsmail Cem Özkan




Şahane Züğürtler
Yazan: Jacques Deval
Yöneten: Haldun Dormen
Çeviren: Asude Zeybekoğlu
Müzik: Mertol Şalt
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel
Kostüm Tasarımı: Canan Göknil
Işık Tasarımı: Özcan Çelik Yardımcı
Yönetmen: Can Doğan
Yönetmen Yardımcıları: Ceylan Çete, Doğan Şirin, Emel Bertan
Efekt Tasarımı: Serkan Yavşan
Oyuncular: Barış Çağatay Çakıroğlu, Buğra Can Ildırışık, Can Başak, Can Doğan, Ceylan Çete,Çağrı Özgür Hün, Dilay Taşkaya, Engin Akpınar, Hakan Güner, Müge Akyamaç, Onur Şirin,Özgün Akaçça, Süeda Çil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.