‘Meclisi’ halkın yaşadığı yere taşımak için adayım kadındır…
Erdoğan seçimi cephe üzerinden yürütüyor. O ve diğerleri
üzerinden. En çok onun cepheye aldığı kesim kadınlardır. Madem cephe açıyor ve
ülkenin çoğunluğunu oluşturan kadınlar kendi adayları ile “hodri meydan” demek
zorundadır.
Kavgadan kaçmadan meydana yeni bir dil ile ülkenin
geleceğini kadınlar belirleyebilir...
O güçleri vardır, her yasağa rağmen madem İstiklal
caddesinde eylem yapabiliyorlarsa, her şeyi göze alarak haber vermeden Kadıköy meydanında
şamata yapabiliyorlarsa, her şeye rağmen Doğu Ekspresi ile Kars’a gidip
gelebiliyorlarsa onlar bu seçimi rahat kazanır...
Erdoğan'ın tek istemeyeceği şey karşısında dik duran onun
dediği peşinden gitmeyen özgün bir kadındır...
Adayım kadındır…
Kadınlar erkek adayları sosyal medyadan paylaşıyorlar ve
hala bir şeyi anlamamış olduklarını düşünüyorum, kadınların kurtuluşu
erkeklerin ellerinde değildir, ancak erkekler onlara mücadele omuz desteği
verebilir.
Kadınların kurtuluşu kadınların elleri üzerinde
yükselecektir. Erkeklerden gelen özgürlük ancak kadınların “iyiliğini” düşünür.
İyilik düşünen; genelde iyilik düşündüğünün özgürlüğünü
ortadan kaldırır, (özgürlük alanı açıyormuş gibi yaparak) çünkü elinde ki gücü
kaybetmek istemez...
Kadınlar, kadın adayı için diretin, erkek egemen söylem son
bulsun!
Artık ekranları açıp küfür duymak istemiyorum...
Namert gibi kelimeyi sarf edenleri duymak istemiyorum.
Sokak dili ile siyaset yapanları duymak istemiyorum...
Kadınların özgürlüğü kadınların omuzları üzerinde
yükselecektir, ondan bizlerde nasipleneceğiz...
Boşuna değil yaşananlar…
Yaşananlara bakıyorum da, Nuh Peygamber neden başka
coğrafyada ortaya çıkmadığını daha iyi anlıyorum... Boşuna bu topraklar su
altında kalmamış, boşuna değil güvercin gagasında zeytin dalı ile dönmesi...
Eş başkan kadın olsun anlayışını ben yanlış buluyorum, öyle
bir şey yok...
Yaşadıklarımızdan görüyorsunuz hangi eş başkan kadın erkek
eş başkandan daha fazla cümle kurdu, daha fazla kitlelerin önünde gözüktü?
Olacaksa cumhurbaşkanı kadın olsun...
Nasıl ki EMEP başkanı kadınsa siyasi partiler öyle
dolambaçlı hileli işlere girip; yok eş başkan, yok başkanlar kuruluymuş gibi
laf oyunlarının yerine direkt bu dönemde en çok saldırı altında kalan emekçi
kadınlar partilerin başına geçsin, ülkenin başına geçsin...
Seçilecekse emekçi kadın olsun...
Hem en altakinin halinden anlayan, hem nefret söylemlerine
karşı duran, hem de özgürlükleri genişleten bir kadın cumhurbaşkanı bu ülkede
olsun...
Seçilen kadın da kadın gibi kadın olsun, erkek gibi
kadınların bu ülkeye kattıkları bir şey olmamıştır... (Meral Akşener ve Tansu
Çiller ikilisinin dönemi hala hafızalarda…)
Bu kadar söz söyleyip de adayımı açıklamaysak mıyım, elbette
benim de aklımdan geçenler vardır… Emekçi sınıfın içinde çalışan ve üst konumda
olan DİSK genel sekreterini aday olarak öneriyorum...
“Arzu cumhurbaşkanı olsun, ülke arzu edilen yöne evrilsin...”
diye içimden geçiriyorum…
Eğer kadın bir sendikacıya itirazınız olursa mizah
dünyasından bir kadın olsun derim. Gülse Birsel cumhurbaşkanı adayı olsun... Ülkemiz
gülümseyen insana ihtiyacı var...
Olmazsa siz belirleyin, kadınlar içinizden birini aday
gösterin!
Seçim para demektir. Seçim çalışmasında devletin bütçesine
karşı halkın bütçesinin mücadelesi olacaktır... Halkın bütçesini iyi kontrol
ederek doğru noktalara değinirse muhalefet devlet bütçesi ve devlet medyasına
(yandaş) rağmen seçimi alabilir... Karamsar olmadan, enseyi karartmadan iyi bir
bütçe ile seçim çalışması yapmaktır... Bütçe oluşturmadan yapılan her hareket
yolun yarısında “benzini bitmiş Ferrari” gibi olur.
Tüm muhalifler bütçenizi birleştirin, hep birlikte
"eşitlik, kardeşlik, özgürlük için" diye seçim çalışması yürütün,
çünkü bu üç istemi istemeyen yoktur gibi...
Baskın seçime hazır değilim diyen kendisini kandırmaktan
başka şey yapmıyor demektir. Zaten seçimin baskın olacağını aylardır
biliniyordu. Dur biz daha örgütlenemedik diyenler olabilir, saygım vardır. Örgütlenmek
için her zaman mümkündür yeter ki yan yana gelin, ortak hedefleriniz ve
ütopyalarınızı netleştirin… İtirazım yok… Bugün acil bir sorunumuz var, seçim!
Erdoğan kendisine göre kazanacağı bir seçime evet dedi...
Evde ki hesap umarım sandığa uymaz...
Kadınlar ile dayanışmak, özgürlük istemini büyütmektir...
‘Meclisi’ halkın yaşadığı yere taşımak…
Bugün hala anlayamadığım muhalefet mecliste oturup
maaşlarını saymak dışında başka bir şey yapmıyor. Meclisi halkın içine
taşıyamadılar, esas temsil ettiklerine dönmediler. Halk gözlemci ve izleyici
olarak yaşananlara uzaktan bakıyor. Bunun birincil sorumluları bugün işlevsiz
olarak mecliste oturanların omuzlarındadır.
Ezilenler, ötekileştirilenler, mülteciler kısaca AKP için
ülkeden kovulması ve biletlerinin alınması gerekenler izleyici konumda ve
yaşananlara; 1930’lu yıllarda Almanya’da yaşayan Yahudiler gibi bakıyorlar. Ellerinden
bir şey gelmiyor…
Bu oyun bozulmaz mı, elbette bozulur.
Tarih bizlere erklerin oyunlarını bozan Spatrküsleri
anlatır. Mahir Çayan’ların yenileceğini, öleceğini bile bile Kızıldere’ye
gidişini anlatır. Bugün ne Mahir ne Spataküs vardır, elimizde daha fazla olanak
mevcuttur.
Meclisi halkın yaşadığı yere taşımaktan geçiyor…
“Böyle bir şey kitlelerin ilk defa ve gerçekten sürece dahil
olmalarını, gerçek politik özneler olmalarını, gerçek yurttaşlar olmalarını
sağlar… Onları pasif, edilgen “sayın seyirciler” olmaktan kurtarır…” F. Başkaya
Önümüzde ki seçimde bir kadın aday etrafında meclisleri
yaşam alanlara taşıdığımız an; duruşumuz, bakış açımız değişecektir. Bu da
önümüzde yeni ufuklar açar ve gideceğimiz yolu el yordamı ile değil, tecrübeler
ile daha emin adımlar ile gidebiliriz.
Birileri kazanacağı seçim startını verdi diyerek bizlerde
kaybedeceğimizi düşünmemeliyiz…
Evde ki hesap çarşıya uymayacağını gösterelim!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.