Nora (Bir Bebek Evi)
Perdeler açıktır, sahne önceden düzenlenmiş ve seyircinin
koltukları doldurmasını beklemektedir. Sessizce bekleyiş sahnenin içinde ikinci
sahne olarak konumlanmış. Ayrı bir platform içinde bir salon gözükmektedir.
Salona açılan ayrı bir koridor, dış kapıya doğru gidiş hissi vermektedir. O
duvar yönünde dış kapıyı gören bir pencere ve pencere önüne birikmiş kar
birikintisi hissi.
Salonun bir köşesinde çam ağacı altında hediyeler ile Noel
kutlamasını beklemektedir. Noel ağacı gibi bizlerde oyuncuların salonda yerini
almasını beklemeye ve başladık… Sessizlik olacak biraz sonra, oyuncuların sesi
dolduracak salonu. Önyargısız ya da daha önceden okunmuş tanıtım broşürü etkisi
ile önyargı bir bekleyiş…
Evin hanımı kapıyı çalar ve eve elinde hediyelik eşya
kutuları ile girer. Evin kapısını hizmetli açmıştır. İlk anda o evin bir küçük
burjuva evi olduğu izlenimi vermektedir. Mutlu bir aile tablosu içinde
efendisine şirin gözüken bir kedi gibi olan evin hanımı aldığı hediyeleri eşine
göstermektedir. Eski ile gelmekte olanın arasındadır. Ekonomik krizleri ortadan
kaldıracak yeni bir görev, geçmişin acılarını ortadan kaldıracak ya da yüzleşme
kaçınılmaz olacaktır. Her kırılma süreci belirsizlikler ile başlar, her şey
beklenildiği gibi gitmeyebilir…
Ortada bir illüzyon vardır ve bizler bu illüzyonun içinde
doğru yolculuğa çıkacağız. Nora’nın yönlendirmesi ile bakacağız olaylara. Onun
gözünden onun hissinden… O bizi öyle bir şekilde yönlendirecek ki, olayların
gelişim süreci içinde hangi olay hangi sonucu doğuracağını baştan hissetmemize
neden olur ama sonuç bir sürprizi barındıracaktır. O sonuç ile yüzleşmek
kaçınılmazdır, kaçınılmaz olanın gelişim sürecini ince ince işlenen bir kurgu
ile bizi sürükleyecektir.
Nora ile kocası Helmer arasında ki ilişki oyunun başından
itibaren farklı bir şeyler olduğu hissini vermektedir. Aralarında bir mesafe
vardır, sahibinin küçük kedisine davrandığı gibidir. Bu arada dikkatlerden
kaçmayan şey ise Nora hareket alanı sınırlıdır, hiçbir zaman eşinin odasına
girmemektedir. Helmer misafirlerini odasında ağırlarken hiçbir görüşmesini
salona taşımamaktadır.
Nora’nın bir sırrı vardır o sır yıllar sonra ortaya
çıkacaktır arkadaşı onu ziyaret ettiğinde. İşsiz kalmış, annesini kaybetmiş
arkadaşı Christine yıllar sonra onu bir Noel öncesi ziyaret edecektir. o
ziyaret Nora’nın geçmişine kısa bir yolculuktur aslında. Babası ile olan
ilişkisi ve eşi ile olan ilişkisinin saklanan sırrı ortaya çıkacaktır. Nora’nın
babası ve eşi ile olan ilişkisinde paralele olan davranışlar ortalığa
serilecektir.
Babaların kızları ya iyidir ya kötüdür. İyi kızlar sessiz,
itaatkar, sadık ve fedakardır. İyi kızlar kuralları çiğnemez, yalan söylemez,
babasının istemediği şeyleri yapmaz. Babası kızında bu özellikleri arar ve
takdir eder. İyi kızlar büyüdüklerinde de koca evinde aynı biçimde
davranmalıdır.
Baba evinde öğrendiğini koca evinde de devam ettirecektir. O
babalarının ve kocasının sevdiği uysal bir kedidir. Aslında o kafes içinde
yaşayan bir kuştur. O kafesi parçalamak için hiçbir şey yapmamıştır, sadece
öğrendiklerini hayatına uyarlamıştır. Düşünmemiş ve sorgulamamıştır.
Babasının son günleri başlarına kötü bir şey gelmiştir,
kocası güney ülkelerinin birinde tedavi görmesi gerekmektedir ve paraları da
yoktur. Babasından aldığını söylediği bir borç ile o doktorların söylediği yere
gitmiş ve kocasının sağlığına kavuşması için her türlü özveriyi göstermiştir.
Christine bu tedavi sürecinde borç olayının aslını
öğrenecektir, çünkü Nora arkadaşından sır saklayacak değildir, Christine’nin
kışkırtası karşısında savunmaya geçerek gerçeği açıklar. Aslında borcu
babasından değil bir tefecilik yapan Krogstad almıştır.
Olaylar geçmişte tanışmış olan bu bireyleri bir Noel öncesi
yeniden karşılaştıracak ve yüzleşme Nora için kaçınılmazdır.
Helmer yeni görevi banka yöneticiliğidir. İlk iş olarak
çalışma arkadaşlarını belirleyecektir. Yıllar öncesinden tanıdığı ve
hoşlanmadığı Krogstad’ı işten çıkarmak ile işe başlamak istemektedir. Fakat
yerine kimi alacağı henüz belli değildir. Nora’nın arkadaşı Christine bu işe
talip olur ve Nora’nın istemesi sonucu Helmer’den oluru alır.
İşten atılacağını öğrenen Krogstad bu girişimi önlemek adına
Nora ile konuşmaya gelir ve aba altından sopa gösterir. Aralarında ki sırı
açıklayacaktır. O sırda başka bir sır da vardır, çünkü babası adına imzayı Nora
atmış ve babasından öğrendiği tüm öğretileri çiğnemiştir. O artık “iyi” kız
değildir. Kocasının “iyiliği” için öğretilerini çiğnemiştir. Bu bir tür
yalandır, kocasının ardından iş çevirmektir. Ama böyle söylenmesi ve yapılması gerekmiştir.
Nora yasalar karşısında suçlu olabileceğini hiç
düşünmemiştir. Ama Krongstad ile konuşmasında bu gerçek ile karşılaşacaktır.
Nora, aslıda sadece kocasının iyiliğini düşünen bir eş olarak doğru yaptığını
düşünmektedir; böyle bir durum karşısında yasaların onu cezalandırma
olasılığını da anlayamayacaktır.
Yaptığının ortaya çıkması olasılığı karşısında önce intiharı
düşünse de daha sonra kocasının kendisini kurtaracağına inanır; fevkalade bir
şey olacak ve kocası tüm suçu üzerine alacak diye umut etmektedir.
Evlilikleri boyunca ciddi hiçbir şeyi paylaşmamış
olduklarını kocasının tavrının beklediği gibi olmayacaktır. O kocasının gözünde
evindeki porselen bebeklerden ve hatta kendi çocuklarından hiçbir farkı
olmadığını anlayacaktır –aslında, babasının oyun evinden kocasının oyun evine
transfer olmuştur. Bir erkeğin elinden başka erkeğin eline düşmüş bir oyuncak
gibi hissetmektedir.
Kurgu içinde iki ayrı kadının yaşamı da Nora’nın
gerçekliğine bir ayna işlevi görecektir. Birisi dadısıdır, diğeri arkadaşı
Christine’dir.
Dadı, kendi kızını bırakıp Nora’ya annelik etmek zorunda
kalmıştır. Christine kendi seçtiği erkekle değil, annesine ve erkek
kardeşlerine bakacak koşulları sağlayacak bir erkekle evlenmiştir. Eşi öldükten
sonra da çalışmak zorunda kalmıştır. Sevdiği adam olan Krogstad’ı bulmak
umuduyla gelmiştir aslında Nora’nın yaşadığı şehre. Kader onları bu şekilde
karşılaştıracaktır. İki kadın da hayatın zorluklardan olabildiğince nasiplerini
almışlardır.
Olaylar Nora’nın davranışı üzerinde de baskı yapmaktadır.
Aşırı gergindir. Konukları için hazırladığı dans gösteriminde ki aşırı coşku
salt içinde bulunduğu krizden değil, ataerkil aile ve toplum düzeninde kendini,
kendi kişiliğini bulamamasından ve bağımsız bir birey olarak gelişememesine
neden olan baskı ve bastırılmışlık duygusundan kaynaklanır.
Helmer, Krogstad’ın Cristine’nin etkisiyle şantajdan
vazgeçtiğini bildirdiği ikinci mektubunu okuduktan sonra, daha önce yalancılık,
düzenbazlık, ikiyüzlülükle suçladığı Nora’yı hemen “bağışlayıverir”,
bağışlanması gereken oymuş gibi. Üstüne üstlük bu “bağışlayıcılığın” kendine
kattığı erkekçe güven duygusunu şöyle dile getirir: “Tam da bu kadınca
çaresizlik seni benim gözümde iki kat çekici kılmasaydı bana da erkek mi
denirdi” .
Helmer, onun bunu yapmaya hakkı olmadığını anlatmak
için “Sen her şeyden önce eş ve annesin,” der.
Nora karşılık verir: “Ben artık buna inanmıyorum. Bence her
şeyden önce
insanım—tıpkı senin gibi—en azından bundan böyle insan olmaya
çabalayacağım” Çocukluğunda ve genç kızlığında babasının
gözünde nasıl bir oyuncak bebek idiyse, onun (kocasının) gözünde de öyle
olduğunu, onların yüzünden bir şey olamadığını söyler. Ancak kocasıyla
ilişkisinde kendinin de üstlenmediği bir kişilik sorumluluğu olduğunu, hep onun
isteklerine göre davrandığını kabul eder.
Son sahnede Nora kendisine yüklenen rolün maskesini atıp
“kendi” yüzü, “kendi benliğiyle” kaldığını görürüz. Bu benliğin içindeki
bağımsızlık dürtüsü Cristine ve Krogstad ile konuşmalarında, daha önemlisi,
gizlice de olsa kotardığı her işte bellidir; ansızın ortaya çıkmamıştır.
Yalnızca dönüşüme uğramış ve keskinleşmiştir.
Özgürlük insanı var olmak yerine kendini yaratmaya zorlayan
hiçliktir. “İnsan gerçekliği için var olmak kendini seçmektir”. Nora bu
varoluş sürecinin sonunda, Helmer’in ne denli bencil, ne denli küçük
bir adam olduğunu görüp yetişkin bir insan olmaya çabalaması gerektiğinin
bilincine vararak gelmiştir. Bu da Helmer’in koruyuculuğunu
yitirmesiyle ve haksızca, acımasızca da olsa, Helmer’in ilk kez onu
yetişkin insan gibi bir davranışından sorumlu tutmasıyla gerçekleşmiştir.
Sahne düzeni sahne içinde sahnedir. Son sahnede kar altında
son bakış için o sahne içinde sahne olarak kurgulanmış diye düşündüm. Işık daha
fazla duvarları aydınlatıyordu, zaman zaman oyuncuların mimiklerini sadece
seslerinden anlayabiliyordum, karanlıkta kalmıştı. Geniş bir sahnenin küçük ve
orta yerine yerleştirilen platform içinde oyuncuların hareket etmesi ve bir
biri ile buluşmaları önünde koltuk ve diğer sahne üzerinde ki dekorun
gölgelediğini ve kapattığını düşündüm. Klasik bir bir tiyatroya yeni yorum
katmadan sahnelenmesini düşünmüş yönetmen ama en azından kendisince yorum
katarak daha dinamik bir şölene dönüştürebilirdi. En azından ikinci sahnede ki
dinamizm ilk sahnede de olabilirdi, çünkü verilen arada bir çok seyirci
salondan ayrıldığını gördüm… Şehir tiyatroları olanakları ile daha farklı bir
şeyler olabilirdi diye içimden geçirmedim değil, elbette her şeyin başı bütçe
ama kurumsallaşmış bir tiyatroda bütçe ve harcamalar önceden hesaplanır ve en
minimalden daha göze hitap edilen bir şeyler çıkabilirdi… elbette yönetmenin
tercihi oyuncuların da ustalıklarını göstermesinin önünde perde olmuş da
olabilir, çünkü bazı sahnelerde ki abartılar, bazı bölümlerde ki duygusal
geçişler en azından seyirci koltuğunda bana ulaşmadı..
Ibsen’in tanınması açısından, en çok ses getiren oyununun
bugünün Türkiye’sinde sahneye konması çok kıymetli. Ayrıca, Nora’nın dönüşümünü
gören seyirci, kendi hayatına şöyle bir dönüp bakacaktır diye düşünüyorum.
İsmail Cem Özkan
Nora (Bir Bebek Evi)
Yazan: Henrık Ibsen
Çeviren: Jale Karabekir - Feride Eralp
Yöneten: Ali Gökmen Altuğ
Dramaturg: Gökhan Aktemur
Müzik: Tolga Çebi
Sahne Tasarımı: Eylül Gürcan
Görsel - Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan
Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
Efekt-Ses Tasarımı: Hamza Değirmenci
Yönetmen Yardımcısı: Gülce Çakır - Çağlar Ozan Aksu
Oyuncular: Berna Adıgüzel, Canan Kübra
Birinci, Cengiz Tangör, Hakan Arlı, Mert Tanık, Nurdan
Gür,Yeşim Koçak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.