Galata Gazete


1 Mayıs 2017 Pazartesi

Sahtekar / Changeling

Sahtekar / Changeling



Amerika her yaşadığı olumsuzluktan olumlu sonuçlar çıkararak yol alan bir devlettir. Avrupa’nın önyargılarını olduğu gibi yenidünyaya taşıyan insanların oluşturmuş olduğu devlet mekanizmasında insanları denetim altında alan ve onları yönlendiren devlet mekanizmasının yaşadığı değişimleri hukuk mücadelesi içindedir. Amerika’da değerler yaşanan olumsuz örneklere karşı verilmiş direnişler üzerine oturmaktadır. Elbette direnişi ortaya çıkaran orantısız gücün mazlumun üzerine uyguladığı baskıdır. Avrupa kıtasından gelen sermaye sahiplerinin önyargıları ve kafalarında ki ideal toplumu yaratmak adına uyguladıkları tüm baskılara karşı verilmiş mücadelelerin tarihidir bir anlamda… Amerika’da sermaye egemenliğinin olduğu ama ona karşı liberal düşüncenin de mücadelesini görmekteyiz. Sistem ile kavgası olmayanların sistemin yaratmış olduğu sorunların üzerine yapmış oldukları mücadeleler ile reformlar ile adımlar atmıştır. Atılan her adım kazanılmış haktır ve o hakkı koruyan hukuk maddeleri oluşturmuşlardır…

Zalimlerin karşısında mazlumların zaferini konu alan birçok olay tarihin dehlizlerinde yerini aldığı gibi, tersi de söz konusudur. Sömürge döneminden emperyalist döneme geçişte sınıf mücadelesi Amerikan toplumun özgürlükler karşısında ki duruşunu somutlamıştır… Amerika bugün Avrupa’dan birçok konuda farklılık göstermektedir. Avrupa kültürünün yeniden yaratılması değerlerin yeniden oluşturmasında elbette Avrupa kıtasında azınlık olanların Amerika kıtasında en azından yönetim alanında çoğunluğu temsil etmesinin payı vardır. Zalimlerden çok çekenler kendi zalimliklerini kurarken temelde sınıf bakışı içinde fark olmamasına rağmen pratik alanında değişiklikler ortaya çıkarmıştır.

1928 yılında Amerika’da bir şehir. Los Angeles’in işçi sınıfının yoğun olarak yaşadığı bir şehrin kenar mahallerinden bir semt… O dönemde teknolojinin gelişimine bağlı olarak ortaya çıkan yeni iş alanları. Amerika Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşadığı krizler dönemine denk gelmektedir. Herbert Clark Hoover başkandır. Henüz New York borsası çökmemiştir. Toplum yaşanan krizlerin ağırlığını üstünde taşımaktadır. Devlet kendisini güvende hissetmek adına toplum üzerinde baskı aygıtını artırmıştır. Polise özel yetki veren şehir idaresi, toplum içinde potansiyel olarak suç işleyebileceklere karşı acımasız ve yargısız infaz etmektedir… Yetkiyi eline alanlar denetim olmadığı ortamlarda en acımasız uygulamaları doğal olarak görülür…

Ağırlıklı işçi sınıfından insanların oturduğu varoş mahallelerinden birinde, Los Angeles banliyölerindeyiz. 1928'in mart ayında, telefon operatörü olarak çalışan anne Christine Collins (Oscar ödüllü Angelina Jolie), sakin bir cumartesi sabahında işe gitmek üzere evden ayrılırken dokuz yaşındaki oğlu Walter ile vedalaşır. Akşam evine döndüğünde her ebeveynin en büyük kabusuyla yüz yüze gelir: Biricik oğlu kayıptır. Polis tarafından çok yoğun bir arama tarama çalışması başlatılır. Ancak küçük Walter en ufak iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur. Ta ki aylar sonra polisten haber gelinceye dek Collins için umutlar tükenmiştir. Christine'in oğlu olduğunu iddia eden bir çocuk bulunmuştur. İtibarını kurtarmak isteyen polis, Collins ile evladının kavuşmasını medya önünde bir halkla ilişkiler-tanıtım etkinliği gösterisi olarak organize etmeyi tasarlar. Sayısız polis, medya organı, fotoğrafçı arasında allak bullak olup adeta serseme dönen Christine, getirilen çocuğu evine almaya ikna olur. Ancak yüreğinin derinliğinde kendisine getirilen çocuğun oğlu Walter olmadığının bilincindedir.

Öykünün kurgusu dönemin tüm özelliklerini ortaya sermektedir. Belediye başkanının tercihi ile oluşmuş olan polis teşkilatı içinde ki özel bir birim sokaklardaki potansiyel olan tüm farlılıkları ortadan kaldırmaktadır. Şehir öyle bir düzen içinde olması istenmektedir ki, tüm dünyaya örnek olacak kadar düzenli, sorunsuz ve ideal bir şehir yaratmak… Bu dönemde inşaat ile şehir yeniden biçimlenirken toplum da polis gücü ile hizaya sokulmaktadır. Bir çocuğun kaybolması polis teşkilatının popüler konumunu pekiştirmek ve kötü imajını ortadan kaldıracak bir fırsattır. Çocuk bulunacak ve aileler mutlu yaşamına geri dönecektir. Polis içinde oluşan yozlaşmanın da üstü örtülecektir… İmaj için fırsat ellerine geçmiştir.
 
Film imajları içinde polis teşkilatı, kadına saygısı olmayan ve kendi erkinin sorgulanmasına tahammül bile edemeyen erkek egemen düzenin sembolüdür aynı zamanda.

Polis bulduğu çocuğun kaybolan çocuk olduğunu iddia etmektedir, fakat anne o çocuk kendi çocuğu olmadığını bilmektedir. Kendi çocuğunun olmadığını kanıtlamak için öğretmene ve diş doktoruna giderek onlardan da bildiğinin teyidini alır. Medya önünde gerçekleşen bu trajediye polis teşkilatı sert tepki verir, onu görüşme adına polis karakoluna çağırır ve orada yapılan tehditlere boyun eğmeyen anne psikiyatri kliniğine kod 12 adı verilen özel bir statüde gönderilir. Orada başka bir gerçeklikle karşılaşılır. Polise mukavemet eden kim varsa suçu olsun olmasın her birey kod 12’den oradadır. Boyun eğmeyen, biat etmeyenlerin bir sorgu odası gibidir…

Amirine itaat etmeyen bir polisin tercihi başka bir zincirleme olayı tetikler…

Bu arada Kanada’dan ülkeye kaçak geçen bir çocuk yakalanmıştır. O çocuğun yurtdışı edilmesi için görevlendirilen polis orada başka bir gerçekle karşılaşacaktır. Yakalanan çocuk başka bir gerçeği ortaya çıkaracaktır. Ölü çocukların kemiklerinin olduğu bir çiftlik! Zaman çocuklarının kemiklerinin toprak ile buluştuğu dillimden ilerlemektedir ve başka bir şehrin kaderini değiştiren olayların aslında başlangıcıdır… seri cinayetler, kaybolan çocuklar… Polisin elinde ki kayıp çocukların akıbeti bu cinayetler ile aydınlanacaktır. Masaya bırakılan her fotoğraf başka bir trajedinin aydınlanmasını ve drama dönüşmesini anlatır…

Sistem, bulmayı istediği şeyleri buldu…

Olayların kurgusu yaşanırken fark edilmez ama ilerleyen zamanlardan geçmişe doğru bakıldığında nasıl ilmek ilmek iç içe geçtiği anlaşılır… Seri katil kardeşinin evinde kardeşinin kocasının ihbarı ile yakalanır. Sistem öyle bir şekilde eğitmiştir ki, kardeş kardeşi korumak yerine ihbar etmesini olağan karşılar hale getirmiştir. Önyargılar asılında yakalanmadan mahkum etmiştir, şimdi prosedür yerine getirilecektir...

İki dava açılır, paralel yürüyen iki dava... Birinde şehir idaresi ve polisler sorgulanırken, diğer tarafta katilin verilmiş kararının yasal hale getirilmesi… Yasalar ile polislere verilen orantısız güç hukuk maddeleri çıkan olumsuz koşullardan dolayı yeniden gözden geçirilmesi ve insan haklarına saygılı bir düzenleme adıma adım atılması… Sistem kendi içinde kendisine karşı oluşan havayı kendi lehine reform ile düzenlemesidir...

“Kavganın başlatanı olma ama bitireni ol!”

Dava bitmiş, beklenen karar açıklanmış… Biri idama giderken öte yandan özgürlükler hukuk maddesi altında güvence altına almıştır… Olayların merkezinde olan çocuk bulunmamıştır ama o ölüm çiftliğinde olay yeni bulunan çocuğun öyküsünde biraz daha umut şeklinde açılmıştır…

Anne artık eski işyerindedir, yaşama dönmüştür. Papaz olayların çözümcüsü olarak işlevine devam etmektedir. Polis devleti olmamak adına mücadele etmeye medya aracılığı ile işlevine devam eder. Reformist görevi üzerine kilise adamı üzerine almıştır. Anne umudunu üzerinde her daim taşıyacaktır, çünkü çocuğun akıbeti belirsiz bırakılmıştır. Şehir idaresi polis müdürleri ile birlikte görevini bırakmış ve bir daha yönetime talip olmamışlardır.

Bu kadar çok temaya değinme çabası, Angelina Jolie'nin gayet teknik ve yer yer abartılı oyunculuğu, son olarak da filmin finalinin hangi günde geçtiğini öğreniş şeklimiz, aslında Sahtekar'ın amacını belli ediyor. Filmin son bloğuna gelindiğinde, aradan geçen yılları anlatmak için Oscar ödül töreni kullanılıyor. Frank Capra'nın Bir Gecede Oldu (It Happened One Night) filminin Akademi Ödülleri'nden zaferle ayrıldığı günde geçiyor final. Bu konuda bayağı yorumlar da yapılıyor karakterler tarafından…

Kaybolan çocuk bir olayın sonlanmasına sebep olmuştur, yetkileri ellerinde toplayanların ne kadar zalim olabildikleri ve kontrolsüz güç kullandıkları kanıtlanmış ve onların gücü sistem içinde çözülmüştür…

Sahtekar / Changeling
Yönetmen: Clint Eastwood
Senarist: J. Michael Straczynski
Oyuncular: Angelina Jolie
John Malkovich
Geoff Pierson
Jeffrey Donovan
Jason Butler Harner
Colm Feore
Amy Ryan
Michael Kelly
Müzik: Clint Eastwood
Görüntü yönetmeni: Tom Stern

Kurgu: Joel Cox

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.