Nazım Ormanında Gündüz Gece
Bir posta kutusu, gelen günlük gazete ve mektuplar. Sabahın
erken saatleridir, şair her zaman olduğu gibi sabah kıyafetleri içinde posta
kutusuna bakmak için kapıyı aralar ve havanın ayazından korunmak amaçlı kapının
aralığından sadece elini çıkarıp uzatır. Memleketine uzatır gibi elini uzatır
ama bu sefer ters giden bir şey vardır. Posta kutusundan aldıklarına bakamadan
hepsi yere dökülür, Nazım kapıya sırtı dönüktür ve yavaş yavaş yere doğru
düşmektedir.
Memleketinden son haberleri alamadan, son mektuplarını
okumadan orada toprağa düşmüştü, ama gerisinde bıraktığı muhteşem bir birikim
kitaplar arasında, kitaplara sığmayan anılar ve anıların dışında
yaşanmışlıkları acıları, aşkları, kaçışları, direnişi…
İnsanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı tanımını bu
oyunda hayat bulduğuna da şahitlik etmekteyiz. Işık, sahne düzenlemesi
oyuncuların Nazım’a hayat vermesini ve sahnede Nazım olduğunu seyirciye
aracısız direkt aktarmasında yardımcı olmanın önünde onları öne iteklemiştir…
Sahnede Karadeniz dalgasını ve Karadeniz’in öte yakasını anlatan bir Şile
yapımı perde vardır. Bu beze bizler Şile bezi demekteyiz ama adının önüne
aslında bu oyunun atardamarı diyeceğim ruhunu veren yapımıdır. Bu bezin
yapılışı çok özeldir ve en ilginç aşaması da kumaşın şile sahiline serilmesidir
ki o sahilde denizin tuzunu emsin, kurusun, dayanıklı olsun... Nazım’ı anlatan
tek kelime deseler hasret, özlem denir. İşte bu özlem bir deniz ile simgelenir.
Hem komünist şairin partisinin liderlerini Karadeniz hain bir tuzak sonunda
toprağa değil, denize boğularak, bıçaklanarak düşmesi, diğer yandan ilk gençlik
yıllarında okuduğu Moskova onun ikinci gerçek vatanı olması ve halan orada
yatıyor olmasıdır… İlk gençlik yıllarında Batum’dan bindiği tren onu Moskova’ya
götürmüş ve önüne yeni bir dünya açarken acılar, hasretler, aşklar, açlık
grevleri de açacaktı…
Dünya birinci dünya savaşını yaşarken, ikincisine doğru
giderken Nazım cezaevi’nde... Uydurulmuş bir olay yüzünden mahkum edilmiş,
yaşadığı ülkeyi orada tanımış, destanlarını orada yazmıştır. Ayrıcalıklıdır, o
yüzden daha fazla eziyet çekmesi için ellerinden geleni yapmışlar. O bir
şairdir, yaşadıklarını dizelerine almıştır…
“Ben bir insan,
ben bir Türk şairi Nazım Hikmet
ben tepeden tırnağa insan
tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret...”
Kendi dizeleri içinde kendisini anlatır…
Onun hikayesi bizim hikayemizdir…
Mehmet Esatoğlu onun hayatını anlatırken bizi de anlatmakta
ve onun yaşadığı sürecin tarih kronolojisini de müzikler ve şiirler eşliğinde
bize sunarken, oyuncular Mehmet Esatoğlu’nun cümlelerine kendi yorumlarını
katarak bizim öykümüzü insanca anlatmaktadır…
15 Ocak 1902 – 3 Haziran 1963
Nazım iki rakam arasında bir çizgide yaşadı. Mehmet Esatoğlu
o çizgiyi bize sahnede sunmaktadır…
Özel tiyatrolar en ekonomik şekilde seyircinin karşısında
çıkmak zorundadır, çünkü piyasa denen mekanizma iyi olanı değil, iyi pazarlanan
hayat hakkı tanımaktadır. Ama bu durumun istisnası vardır, onlar da mesleğine
gönlünü vermiş, amatör ruhunu hiç yok etmeden sadece oyuncu ve sadece tiyatro
diyerek amacına uygun şekle sahnede bulunanlardır… Tiyatro Simurg işte o ruhu
yaşatanların mekandır… O mekanın sahnesi sokaklardır, tiyatro salonlardır,
oyunlarını sergileyebilecekleri her yerdir… Usta oyuncu Mehmet Esatoğlu amatör
ruhunu koruyarak insanı insanca ve insanların olduğu yerde insanın öyküsünü
anlatmaya devam ediyor. Kendisinin yazdığı, yönettiği ve kendisi gibi güzel
insanlar ile güzel bir oyun sahneye koymuş…
Büyük şair Nazım Hikmet yeniden sahnede hayat bulurken hayat
hikayesi Mehmet Esatoğlu kurgusu ile yeniden oluşturulmuş. Bu yeni olana hayat
veren her emekçi oyunu büyük bir şölene dönüştürmüş… Vakti olanlar bu oyunu
gidin görün derim…
Emeği geçenlere teşekkür ederim…
İsmail Cem Özkan
Nazım Ormanında Gündüz Gece
Anne Celile hanım : İnci Bilaloğlu
Piraye: Aydan Cömer
Vera: Hale Üstün
Nazım :İbrahim Karamemet - Mehmet Esatoğlu
Münevver: Merve Köse
Dekor-Işık Hamit Demir
Teknik Yönetim: Fahri Bozbaş- Burak Yalçınyiğit
Afiş: Hamit Demir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.