Yalnızlık mutsuzluğu yaratır…
Sokaklardan geçtim, unutulmuş kuş seslerinin peşi sıra... Sokaklar
ne geçmişin yaşanmışlıklarını taşıyordu ne de yarını. Belirsizlik içinde
yaşayan insanlar betonların içinden dışarıya dahi bakmadan iç dünyalarını
yaşıyordu. Ne selam kalmıştı sokakta ne de gülen bir yüz... Sokaklardan
geçiyordum kaybolan gölgemin izi sıra... Sokaklar ne gölgeye izin vermişti ne
de kuşlara...
Sokaklardan geçiyorum, kaybolan geçmişin kaybolan izini
ararken...
sokaklardan geçiyordum, dünümü yaşadığımı görmek umuduyla...
sokaklardan geçiyordum, dünümü yaşadığımı görmek umuduyla...
Ne dün kalmıştı ne de yarın...
Değişecek dedim, değişecek ama geçmişi olmayan değişimin
değişimi olur mu?
Sokaklardan geçiyordum, insansız betona dönmüş canlıların
bıraktığı sessizliğin üzerine basarak...
Doğdukları ülkede yabancı oldular evlerinin içinden sokağa
bakıp balkonunda çiçek büyüttüler. Yalnızlık paranoyayı besledi büyüttü. Şimdi
kafalarında yarattıkları ülkede çevresine güvenmeden yaşamaktalar. Kurgu
gerçeklikten uzaklaşmadır. Yalan gerçek olur. .
Bütün güçlü olanların suratları bir birine benzer, ifadesiz
ve gergin... Şimdi botoks ile yaptıranların da durumu aynı, çünkü daha fazla
para kazanmak için her şeyi yaptıranlar güzellik peşinde değil, neşe peşinde
değil daha fazla rahat yaşamak adına kendisini acılar içine bırakıyor... Neşeli
insanın gözaltındaki çizgi onun ne kadar güzel, yaşam dolu olduğunu gösterir,
bırakın gülün, gözaltına çizgiler oluşsun sizin güzelliğinize güzellik katar
sadece o kadar... Germeyin kendinizi ve çevrenizi... Mutlu olmak demek kendiniz
ile birlikte çevrenizin de mutlu olmasıdır.
Mutluluk tek başına yaşanmaz ama acı tek başınadır...
Mutsuz olmak için sürekli bir neden vardır, peki anın
neşesini kaçırdığını anladığında geçmiş geri gelir mi?
"Neşeli ve mutlu kalın" orta yaş tesellisinden
başka şey değil, çünkü ne kadar mutlu kalın derse desin çevresinde onu mutsuz
edecek o kadar çok şey var ki... Çok az insanın yüzünde gerçek gülümseme var,
takılmış maskelerin üzerinde ki gülümseme ancak acının üstünü örten bir örtü
işlevi görür...
Çocuklarda üzüntü yoktur, her anını sevince çevirir,
yaşandıkça insan çocuklaşır derler ya hiç inanmam, şımarırlar ama
çocuklaşmazlar, çünkü onlar çocuklar gibi anlarını mutluluğa çevirmezler,
birikmiş acıları ile sürekli yüzleşerek yalnızlıklarını edebi yalnızlığa
çevirirler.
İnsan çocukluğunu kaybeder kaybetmez neden acı ile yüzleşir
ve onları biriktirmeye başlar?
Bir insan ömrü boyunca kaç defa doğum günü kutlar ve
sevdikleri ile fotoğraf çektirir? Neden acıları biriktirirler insanlar?
Her birey sadece kendisinin acı çektiğini düşünür, kendisine
benzerleri gördüğünde ise ne gariptir ki içten içe mutlu bile olur... Ama yaşam
kalitesi yüksek insanlar olmak için mücadele etmek yerine kendisinden kötü
olanlara bakıp şükreder...
Yaşadığımız çağda evimize giren televizyonlar, elimizde
tuttuğumuz cep telefonları, sokakta yürüdüğümüz çevremizdeki yoksulluk mutsuz
insan yaratmak üzerine kulağımıza sürekli bir şeyler fısıldar... Çünkü mutsuz
olun ki tüketin der... Üretenden korkar...
Üreten gülen insandır...
Domates üreten birinin somurttuğunu hiç gördünüz mü?
Ekranlarda izlediğiniz her tartışma programı sizi mutsuz ve
karamsar yapmak için uydurulmuş birer projedir...
Mutsuz insanların masalları olmaz, onlar kafalarında
yarattıkları gerçekler ile yaşarlar...
Mutsuz insan kendisi ile yüzleşemez, çünkü acı çeken birinin
daha fazla acı çekme olasılığı yoktur...
Mutsuz insan tüketicidir, en başta kendisini tüketir.
Kapitalist sistem doyumsuz ve mutsuz insanlar çoğalsın diye
eğitim denen bir sistem uydurmuştur...
Sistem mutsuz insanların üzerinden para kazanır, çünkü
mutsuz insan doyumsuzdur ve mutlu olmak adına sürekli tüketir...
Mutsuz insan kendine benzeyen mutsuz insan yaratır ve
birbirlerini beslerler...
Her daim çevrisinin kendisine kötülük yapacağına inanan biri
aslında kendi kendine kötülük yapmaktadır...
Bilmem ne tarihinde yaşanmış bir olayda kalmışların bugünü
ve geleceği olmaz, sürekli kendi kendini yiyen bir canavara dönüşür... Canavardır
ve sürekli çevresini mutsuz yapar. Zavallıdır, zayıftır ve savunmasızdır ve
hala kendisini haklı olduğunu düşünür ki, artık üzerinden zaman geçmiştir hak
ve haksızlık kavramı ortadan kalkmıştır... Sürekli kötülük göreceğini düşünen
biri çevresine kötülük yapar...
Hayata acı çekmek için geldiğini düşünenler sevgi üretemez.
Aşırı koruma güdüsü ölüm demektir, yaşayanı yaşamdan
koparır. Koruyan da korunan da yalnızlaşır. Yaşayan ölüler birine sevgi değil
acı verir.
Tanrı ışığı gördü ve iyi olduğunu anladı karanlığı ışıktan
ayırdı ve karanlığı şeytana teslim etti. O yüzden tüm ev baskınları (kötülüğün
başlama anı) bu ayrım çizgisinde olur.
Mutsuz insanlar hepiniz el birliği etmişcesine beni mutsuz
etmek için benim ile kavga ediyorsunuz, nafile çünkü ben sizin mutsuzluğunu
üzerine inşaat edilmiş yerden bakmıyorum... Devrimciyim, mutlu olmak benim
yükümlüğümdür...
Gözlerinin içi gülmüyorsa o insan devrimci değildir...
Sokaktaki günün tüm sesleri yok olmuş yerini sessizliğe
bırakmıştı hiç bir iz bırakmadan... Yaşadığımız bir gün daha balon olup yok
olmuştu...
Gün doğuyor... Kuş sesi geliyor ağacın bir dalından... Kaldırımda
uykusunu açmış, ekranlara bakarak yürüyen insanlar... Gazeteler alınırdı
eskiden koltuk altına… Fırsat bulunduğunda sayfaları açılan... Cep telefonun
ekran ışığı yüzleri aydınlatıyor... Hınzırca bir gülümseme o ışığın altında
dikkat çekiyor... Beli ki bir şeyler gördü, sanal dünyanın gerçeğe yansıyan
gölgesi altında... Yol ağır ağır aydınlanıyor... Araçlar korna sesleri ile
henüz tüm sokakları doldurmadığı anda, çok erkenden işe gidenlerin dışında sokakta
fazla insan yok, birazdan biraz daha aydınlandığında çocuklar annelerinin veya
bazılarının babalarının ellerinde okula gidecekler... Okul... Eskiden zil
tekti, şimdi her okulun zili farklı farklı... Uzaktan bir okuldan “düriye'min
düğümleri kalaylı ah kalaylı..” ezgisi geliyor... Okul açılmadan okulun zili
çalıyor gibi... “üç telli saz ile oynattın beni amaaaan...” Aldatmak ve
oynatmak sıradan bir şey oldu...
Gün doğuyor...
Cep telefonu ekranı insanların yüzlerini aydınlatıyor...
Her biri başkasının özel yaşamını dikizliyor!
Her biri mutsuz birinin yaşamında ki mutsuzluğuna bakıp
kendi yaşamına şükrediyor…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.