La belle Hélène / Güzel Helen (opera)
Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera sahnesi’nde Türkiye
Prömiyeri yapılacak olan La belle Hélène / Güzel Helen için bulunmaktayız.
Operet olarak adlandırılan ve klasik bir oyunun sahnelerimizde hem de kendi
dilimizde bulaşacağı için heyecanlıydım. Ama her yeni olanın öncelikle adından
başlayarak irdelemek gerektiğini düşünüyorum, her ne kadar her Türk her konuda
fikir sahibi olsa da ben bilgi vererek başlayayım, çünkü çok tanınan ve yaygın
olmayan terimler bir birine yakındır ve her birimizin kafasında farklı
çağrışımlar yapar.
“Operet, olayları gülünç ve toplumsal, siyasal yergi öğeleri
içererek anlatan müzikal sahne oyunudur.” Operet daha kısa ve daha hafif
konuları içeren müziksel eser olarak Fransız seyircisi için Jacques Offenbach
tarafından kurulduğu kabul edilmektedir. 19 yüzyılın ortalarında sahnelerde
yerini alan ‘opera comique’ seyircisini yaratmıştır. Sahnenin neşesi
seyircisine ulaşırken, seyircin tepkisi sahnede ki eğlence ögesini daha da
gelişmesine katkı sunmaktadır. Kısaca sahne ve seyirci geçişi iç içedir.
Konusunu anlatmadan önce kısaca gözüme çarpanları hemen
belirterek başlayayım ki, oyuncuların sahnede ki doğal hareketleri aslında
doğal olmayan ve önceden planlanarak ince ince araya serpiştirilmiş ama oyunun
bir parçaymış gibi sunulan ayrıntıyı yazmadan geçemeyeceğim.
Oyuncular sahnede yerini alırken, prova rahatlığı içindeler…
Suflör prova anındaymış gibi sahnedeki oyuncuya sözlerini aktarmaktadır,
seyirciyi görünce utangaçlık içinde kaçar… İkinci bölümde ise Ajax II (Can Reha
Gün) rolünü canlandıranın seyirci ile işaret dili ile iletişime geçmesi ve
oyunun zamanından uzak günümüzde anlamlı olan işaret dilini kullanarak sahnede
yabancılaşma tekniği kullanılmaktadır…
Sahne düzenlemesi tanrıların yaşadığı bir alandır.
Tanrıların oturduğu Roma gelenekleri içinde gördüğümüz koltuk bulunmaktadır.
Sahnenin sol tarafında sabittir. Her ne kadar Helen kültürünün (Antik Yunan)
içinde geçmiş olsa da sahne düzenlemesinde bu şekilde tercih edilmesi oyunun
akıcılığı içinde sahnenin ne kadar başarılı bir seçim olduğunu anlıyoruz. Koro ve
kalabalık oyuncu kadrosu sahnede hareketleri o sahne içinde kendisine özgür
alan bulmaktadır… ışık sahnenin bölüm geçişlerinde ve ağırlaştırılmış zaman
dilimlerinde renk değişimi ile bize birden ortam değiştirdiğini ve zaman
akımında iç konuşmaya doğru evirildiğimizi de göstermektedir.
Orkestra sahnenin ön alt tarafında yer alırken orada oyunun
bir parçası olduğunu ve oyunun akışını ve seyirciye ulaşımında köprü görevi
gördüğünü yaşayarak hissettik. Orkestra şefi zaman zaman sahnedeki oyuncular
ile diyaloga girerken sahnenin ayrılmaz parçası olduğunu seyirciye
vurgulamaktadır. Müzik, sahne gösterisinin ayrılmaz parçası olmasının ötesinde
ruhudur…
Achille (Serkan Bodur) kostümü günümüzde motor kullananların
kostümü içindedir. Geçmiş ile günümüz arasında bir köprüdür… Hêlêne ile
yakınlaşmak isteyen ama o kadar zeki ve akıllı olmayan biridir. Girdiği
yarışmada kaybetmeye mahkumdur bir anlamda…
Truva Kralı Priamos’un oğlu Paris elinde bir mektupla
Sparta’ya gelir; bu mektubu tanrıça Venüs, Jüpiter tapınak başrahibi Calchas’a
göndermiştir. Venüs mektubunda başrahibe emir vererek, Juno, Minerva ve kendisi
arasında düzenlenen bir güzellik yarışmasında kendisini en güzel tanrıça seçen
Paris'e mükafat olarak söz verdiği üzere, Hélène'in Paris 'e aşık olmasını
sağlamasını istemektedir.
Calchas bulunduğu ortamın en kritik insanıdır, onun elinde
güç vardır ama o gücü krallara ve çevresine etkilediği boyuttadır… Dolayıdır
gücü aslıda… onsuz bulunduğu ortamda hiçbir düşüncenin hayat bulma şansı yok
gibidir. Her bulunduğu ortamın rengini alacak kadar kıvraktır… Kahindir…
kahinler her ortamda yaşamayı bilmiş, kıvrak zekası olanlardır…
Calchas aynı zamanda kadınlara ve zevkine de düşkündür.
Hilecidir… hayat kadınları gerçi Sparta’da tanımadıkları kimse yoktur ama onun
ününü duydukları için onu merak etmekteler ve ilk fırsatta yanına gelmişlerdir.
Saray’da o gün kralların ve komutanların toplantısı vardır, özel bir davet
vardır, özellikle dışarıdan halktan birilerinin gelmesine kapalıdır… İki hayat
kadını oradadır ve Calchas’ın marifeti sayesinde toplantıya davetli olurlar… O
gün bir yarışma yapılacağı duyurulur, bu sefer akla hitap eden ve en akıllı ve
zeki olan seçilecek ve ödül olarak Hêlêne’nin yaptığı taç takılacaktır… Elbette
altından olmayacaktır… O tacın sembolik bir değeri olacaktır…
İda dağında üç güzelden birinin güzellik kraliçesi
seçilmesini isterler Zeus bunda isteksiz olduğundan bu görevi Paris’e verir…
Paris sonunda Hélène seçer ve onun birlikte olmak adına Sparta’ya kralların
toplantına bir çoban kıyafeti ile gelir. Hélène zaten ona karşı aşk ile hisler
ile doludur ve kocasına karşı zorunlu görevini yerine getirmektedir. Sevgi ve
aşk yoktur… Aşkı arar ama aradığı aşk uzağında İda dağında bırakmıştır…
Sparta’ya gelen Paris, Hélène’nin kaybettiği duygunun yeninde canlanmasına
neden olur, kor aleve dönüşmüştür.
Kral sorular hazırlatmıştır ve Hélène’nin kocasına sormasını
buyurur. Ménélas (Çağrı Köktekin) sarhoştur. O hali ile yarışmanın sorularını
sorar… ilk soru basittir ve hayat kadınları bile bilir… kral hayat kadınlarına
tanımadıkları erkek var mı diye sorar ki, kendisi de onları ziyaret ettiği
ortaya çıkar… o yüzden hemen üstünü kapatır. Peki der sizlere gelenlerden hiç
akıllı olan var mıdır? Elbette yoktur, çünkü anlık mutluluğu dışarıda
arayanları akıllı olması düşünülemez… Yarışma işte onlar ile olmayanı bulmak
gibidir…
Paris her soruya uygun yanıt bulur ve kazanır… Paris’in
kazanması aynı zamanda Hélène ile birlikte olacağı yolu açar… Paris, Calchas’dan
ricada bulunur, Ménélas’ı görevli olarak
uzaklara göndermesini… Paris, Calchas’ın Ménélas'ın ivedilikle Girit’e gitmesi
konusunda kehanette bulunmasını sağlar.
Olaylar hızlı bir şekilde akar… Paris amacına doğru emin
adımlar ile giderken Calchas’ın ne kadar hileci olduğu ortaya çıkar… Hayatın
bir parçasıdır.
Hêlêne bir gün uyurken rüyasında Paris’i görür… bu sırada Ménélas’da
gelmiştir. Ménélas Hêlêne’nin sayıklamasını duyar, hatta Paris ile
birlikteliğini görür… Sarhoştur ve gerçeği olduğu gibi hemen algılayamaz…
Hissetmektedir ve Paris ile olan ilişkisi onun onurunu kırmıştır… Onuru için
kavgaya tutuşur…
Hélène tüm bu olanlardan kocasını sorumlu tutar:
Hélène 'e göre iyi bir koca ne zaman karısının yanına geleceğini ne zaman uzak
duracağını bilmelidir. Pâris, Ménélas 'a bir skandal çıkarmaması ve çıkarırsa
herkesin zarar göreceğini söyler. Ménélas bunları dinlemez ve kralların hepsini
bu odaya çağırır. Hepsi Pâris'i itham ederler ve geldiği yere dönmesini
isterler. Pâris oradan eli boş ayrılır ama geri döneceğine ve başladığı bu işi
bir dahaki sefere başarıyla tamamlayacağına ant içer. Krallar ve
yanındakiler yaz mevsimi için bir sahil kasabasına yerleşmişlerdir. Bir
Venüs tapınağı rahibi gemi ile gelir ve kendisine Hélène 'i Kitara Adası'na
götürme görevi verildiğini söyler. Orada Hélène 'in, yaptıklarına karşılık ceza
olarak 1000 tane beyaz sığır kurban etmesi gerekmektedir. Ménélas da rahibin bu
isteğini büyük bir memnuniyetle kabul eder ve karısına emri yerine getirmesini
söyler. Başta bu görevi yerine getirmeyeceğini haykıran Hélène, bu rahibin,
kılık değiştirmiş olan Paris olduğunu anlayınca onunla gemiye biner ve birlikte
yelken açıp oradan ayrılırlar. Oyuna getirildiğini anlayan Ménélas savaş emrini
verir!
Hande Soner Ürben, Hêlêne rolüne hayat verirken Rumların
Türkçe lehçesini kullanarak konuşur... Muhteşemdir…
Her oyuncu ve koroda yer alanlar kendilerine verilen rolü
çok iyi yerine getirdiği için salonda kahkaha hiç eksik olmadı… ‘opera comique’
Türkiye’de Türkçe olarak seyircisi ile buluştu… fırsatı olanların kaçırmaması
gerekir diye düşünüyorum...
Göndermeleri bol, geçmiş ile bugün yaşananlar arasında köprü
kuracağınız trajedilerimizi aslında ne kadar “comique” olduğunun farkına
varacağınız bir eser…
Operet görmeyenlerin görmesini özellikle isterim ki, sanat
kavramınız mutlaka kafanızda yeninden biçimlenecek ve tanımlanacaktır…
İsmail Cem Özkan
Libretto: Henrı Meılhac, Ludovıc Halévy
Türkçesi: Işık Noyan
Orkestra şefi: Serdar Yalçın
Sahneye koyan: Murat Göksu
Dekor tasarım: Zeki Sarayoğlu
Kostüm tasarım: Serdar Başbuğ
Koro şefi: Paolo Villa
Işık tasarım: Ahmet Defne
Hêlêne: Şebnem Ağrıdağ ve Hande Soner Ürben
Paris: Caner Akın ile Ahmet Baykara
Ménélas: Cenk Bıyık ve Çağrı Köktekin
Oreste: Nesrin Gönüldağ ve Deniz Erdoğan
Agamemnon: Alper Göçeri ve Kevork Tavityan
Calchas: Zafer Erdaş ve Ufuk Karakoç
Likos, Achille: Serkan Bodur ve Yoel Keşap
Ajax I: Zafer Çiftçi
Ajax II: Can Reha Gün
Philocôme: Engin Yavuz
Euthyclès E.Erdem Gedik
Bacchis: Banu Ergün ve Funda Güllü
Leaena: Peyman Dorkan ve Zeynep Halvaşi
Parthenis: Betül Görgülü ve Şöhret İnanç
dönüşümlü olarak oynayacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.