Galata Gazete


11 Nisan 2017 Salı

Palavra!

Palavra!

Uzun uzun konuştu, uzun uzun anlatı ama ne anlattığını ve ne söylediğini kimse anlamadı. Toplantı salonunu terk ettiğimizde ne anlamıştık diye kimse bir şey sormuyordu, çünkü ne konuşulduğunu da anımsayan yoktu. Orada olmamız istenmişti, olduk. Sadece oradaydık ve dinliyor gibiydik. Gözlerimiz açıktı, ruhumuz başka diyarlarda olduğunu hissediyorduk. Palavra dedi biri… Neyin palavra olduğunu da bilmiyorduk, çünkü ortada konu yoktu sadece konu başlığı girdiğimiz toplantının duyurusunda vardı.

Projeler meslek hayatına adım attığımızda vardı, projeler. Biri bitiriyor biri başlıyor. Proje sunumu, proje bütçesinin hazırlanması, projenin nasıl sonlanacağına dair beklentiler, her proje başvurunda protokolüne uygun şekilde bulunuyordu ama ya insanlar. İnsanlar bir projeye dahil olmak ve işsiz olmamak için bir birinin sırtına basmaya hazırdı, ki hazır kelimesini fazla kullandığımı düşünüyorum, basıyorlardı.

Uzun uzun konuştu, proje sunumu yapıyordu. Proje sunumu önemliydi, çünkü o protokolde gösterilmiş ve giderler hanesindeydi, yapılması gerekliydi ve yapılıyordu. Bir otel salonunda bir araya gelmiş insanlar ve şişirilmiş faturalar. Gerçekler ayrıydı ama şişirilmiş fatura proje finans edene verilmeliydi. Parayı verende biliyordu kandırıldığını ve yalan üzerine kurulu olduğunu ama göz yumuyordu, çünkü işsizlik hanesinde birkaç insan eksikti…

Proje sunumuna katılanlar çalışanlardı, aslında kısa bir süre bir arada olmak zorunda olan emeğinden başka satacak şeyleri kalmayan umutsuz insanlar. Umutsuz insanların gelecek öngörüsü yoktur, günü kazanmak ve günü geçirmek için çaba harcar…

Projeye gelmek, sunuma katılmak için yaşadığı şehrin bir yerinden başka şehre geliyorlar. Ellerinde bir çanta, bir birine benzeyen çantalar ile gelen birbirine benzeyen insanlar, aynı heves ve gülen yüzler ile, çünkü bir projeye dahil olmuşlar ve o projeden para kazanacaklardı. Proje neydi, ne zaman uydurulmuştu?

Kimse bunu düşünecek ne soru sormayı, ne de sorgulamayı aklına bile getirmiyordu, dahildi, memnundu, işsiz değildi. Birilerine ben çalışıyorum deme öz güvenine sahipti… Çantalar içinde neler taşınır, otel odasında çantanın içinden neler çıkarılır?

Toplantı salonları bir birine benzer, büyük bir masa ve etrafında projeye dahil olmuş çalışanlar, bir de proje yürütücüsü. Fotoğraflar çekilir, faturalar otel sahibi ile birlikte şişirilir ve güzel birkaç gün geçirilir… Masaların üzerinde birbirine benzer durumlar. Pastalar, cocacola, su, kahve ya da çay… bir kullanımlık kağıt bardaklar… plastik en ucuzu olanıdır ve genelde plastik içindedir içilecekler…

Tek tüketim… Bir bardak plastik şişede bulunan cocacola doldurulur, çöpteki yerini alır… Otel daha fazla çöp parası vermemek adına denizin ortasına birikmiş plastikleri döker… Belki de belediye... Ama sonuçta plastik olanlar deniz ile buluşur, deniz ile buluşanlar denizde yaşayanların midelerinde yerini alır… O da bir proje konusu olur... Çünkü kirlenmek sadece söz ve akıl ile değil, çevremiz ile de devam eden bir süreç ve o kadar kirin arasında insanlar sürekli duş alır, üzerilerine sinmiş kiri temizlemek adına ve sürekli duş, sabah, akçam, sürekli sürekli duş ve parfüm… Palavralar ve yalanlar her yere sinmiştir. Her yere sinen şeylerin bile proje konusu olabilir, çünkü kirletmek demek temizlemek adını alır...

Uzun uzun cümle kurarlar, kısa cümleler önemsiz gibi gösterir var olan projeyi… Uzun uzun konuşurken belki konuşan doyuma ulaşıp, içinde biriktirdiklerini dinleyenlerin beynine boşalır. Hangi beyin hamile kalacağını kimse bilmez ama kondom (prezervatif) içine insanların beynine doğru üflenir kelimeler…

Projeler sadece küçük konuları kapsamaz, bazen bir ülke, bazen bir siyasi parti veya siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, bakanlıklar, aileler, şirketler… 

Her şey aslında palavradır… Palavra…


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.