Kürt Sorunu, Yüzleşme ve Gerçek Demokrasiye Giden Yol
Ülkemiz öyle kırılganlıklar üzerine kurulu ki; Kürt sorunu,
Alevi meselesi gibi konular üzerinden bu hassas noktalar öylesine derin
çatlaklar yaratabilir ki, hiçbir yapıştırıcıyla bir arada tutulamaz.
Siyasetin bir oyuncak gibi oynanması geçmişte kısa vadeli başarılar
getirmiş olabilir, ancak içinde bulunduğumuz coğrafya ve zaman öyle bir dönüşüm
geçirdi ki, en sağlam ve en güçlü görünenlerin bile kâğıttan kaplan gibi dağıldığına
tanık olduk. Siyaset bazıları için bir güç alanı olabilir; fakat güç, çöl
kumunda yürümeye benzer; tutunması zordur, zemini kaygandır.
Bugün geldiğimiz noktada, “Bir daha asla” diyebilmek için
bir denklem kurmak zorundayız: Yüzleşme + Hakikat + Adalet + Barış.
Açılım mı, Zorunluluk mu?
Kürt sorununun çözümü konusunda hem devlet hem de Kürt
tarafı hazırlıksız yakalanmış bir görüntü çiziyor. Popüler bir söylemle ifade
edersek: “Dış güçlerin baskısıyla açılım yapılıyor.” İçsel bir ihtiyaçtan çok,
dış etkenlerin baskısıyla atılan adımlar söz konusu gibi görünüyor.
Açılımımız da bize benziyor: dedikodu üzerine yapılan
saflaşmalar!
Kapalı kapılar ardında sürdürülen görüşmeler hakkında
elimizde somut veriler yok. Yalnızca kulaktan dolma bilgiler ve söylentiler
dolaşıyor. Ancak şunu net olarak ifade etmek gerekir: Kürt meselesine dair her
gerçek açılım, aslında bir yüzleşmedir.
Ve unutulmamalı: Geçmişle yüzleşilmeden açılım olmaz.
Savaş suçları, insan hakları ihlalleri, faili meçhul
cinayetler, katliamlar… Hepsi tek tek gün yüzüne çıkmalı, hukuk önünde hesap
verilmelidir. Açılım süreci, ancak bağımsız bir yargı sistemiyle anlam
kazanabilir.
Yüzleşme Neden Zor?
Dünya örneklerine baktığımızda, yüzleşmeden çok geçmişin
üzerine “sünger çekme” anlayışı benimseniyor. Genellikle iki taraf da, geçmişle
hesaplaşmaktansa, genel af gibi yollarla sorunları örtmeyi tercih ediyor. Çünkü
gerçek bir yüzleşme, her iki taraf için de tehdit olarak algılanabiliyor.
Eğer ortada bir savaş suçu varsa, bu tek taraflı değildir.
Suç, ilişkiler yumağının karmaşıklığı içinde birçok etmeni barındırır.
Demokratikleşme Kaçınılmaz
Kürt sorununun çözümünün kaçınılmaz sonucu demokrasidir.
Demokrasi, otokrasinin ve otokrasiye zemin hazırlayan
ortamın dağılmasıdır. Demokrasi, eşit hakların kabulüdür. Ancak eşitlik,
farklılıkların olduğu gibi kabul edilmesiyle ve alışkanlıkların terk
edilmesiyle sağlanabilir.
Peki, bugün her iki taraf da bu sözleri söylemeye ve
gereğini yerine getirmeye hazır mı?
“Kanlar akmasın,
silahlar sussun” demek elbette güzel. Ancak bu güzel sözlerin altını dolduracak
yasal düzenlemelerin yapılması da kaçınılmazdır. Bu, ulus-devlet
anlayışından—yani her şeyin homojen olduğu bir ülke tasarımından—çok kültürlü
bir ülke tasarımına geçiştir.
Çok kültürlü, çok dilli, çok dinli bir ülkeye hazır mı bu
ülkenin insanları?
Alışkanlıkları Terk Etmek Kolay mı?
“Hadi yaptım, oldu” demekle bu işler yürümüyor. Çünkü bu
dönüşüm; geçmişte “bölücü” olarak görülenlerin bugün kurucu unsurlar olarak
tanınması anlamına geliyor. Bu da tüm söylemlerin, zihinsel kalıpların ve
alışkanlıkların sarsılması demek.
Özellikle Orta Anadolu ve Batı’daki, kendisini ülkenin asli
sahibi olarak gören geniş kesimlerin kendileriyle yüzleşmeleri ve yeni bir
tarih anlayışını içselleştirmeleri için kaç kuşağa ihtiyaç var?
Bir yandan açılım söylemleri sürerken, öte yandan yasaları
ciddiye almayan ve kendi ihtiyacına göre yorumlayan bir anlayışın bu
alışkanlığından vazgeçme olasılığı nedir?
“Teslim olun, zamanla sorunlarınızı ben çözerim” anlayışıyla
mı ilerleyeceğiz, yoksa gerçekten samimi ve dönüştürücü bir sürece mi
gireceğiz?
Yeni Bir Evreye Geçme Zamanı
Tarafların artık kapalı kapılardan çıkıp, her şeyin açık,
şeffaf ve topluma hesap veren şekilde yürütüldüğü bir sürece geçmeleri
gerekiyor. Çünkü kapalı kapılar ardındaki her gelişme, toplumda sadece kuşku ve
güvensizlik yaratıyor.
Bu yol, zorlu ama gerekli bir yol. Gerçek bir barış,
hakikatle yüzleşmeden kurulamaz.
İsmail Cem Özkan